Ankara’nın Etimesgut ilçesinde bir belediye başkanı var; tiyatro sahnesinden çıkıp belediye koltuğuna oturdu ama belli ki sahneyi de belediyeyi de aynı yerden yönetiyor.

Yaratıcılıktan.

Adı Erdal Beşikçioğlu

Her gün başka bir sürprizle çıkıyor karşımıza. Bu kez de ülke gündemine öyle bir fikir bıraktı ki, duyanın hem yüzü gülüyor hem de içi sızlıyor.
Sokak köpekleri belediyeye işe alınacak.

Hem de…
Çekiliş yok.
Kura yok.
KPSS yok.
Sözlü, yazılı mülakat hiç yok.
Torpil mi?

Onun esamesi bile okunmuyor.
Bir tek “hav hav ” demeleri yeterli

Başkan Beşikçioğlu, belediye meclis toplantısında yeni çıkan hayvan hakları yasasından bahsederken birden “Bu yasa ile ne yapacağız?” diye soruyor ve ardından bomba gibi bir fikir ortaya atıyor.

Köpekleri belediyede bekçi olarak işe başlatacağız!

Nasıl mı?

Çok basit.

Fen İşleri Müdürlüğü’nün garajları var, Park ve Bahçeler’in depoları var, tır otoparkının garajı var, belediyenin sosyal tesisler var.
Hepsinin ortak bir derdi var

Keşke bir bekçimiz olsa.

Eee başkan da çözümü bulmuş,
Bizim can dostlarımız zaten bekçilik konusunda doğuştan yetenekli. Hem sadıklar hem çevikler, hem de bizden az maaş ve hiç çay molası istemezler.

Zam yok, yıllık izin yok, sözleşme yok,

Enflasyon etkilemez

Kira derdi yok, mutfakta yangın yok.

Üstelik belediyenin yeni Veteriner İşleri Müdürünün mesleği veterinerlik değil.
Askeriyede mayın arama köpeklerinin eğitmeniymiş.
Yani bir köpeğin neyi nasıl öğreneceğini en iyi bilenlerden.

Beşikçioğlu’nun planına göre barınaklar artık sadece barınak değil; birer rehabilitasyon ve eğitim merkezi olacak.

Orada eğitilen sokak köpekleri, belediyenin tesislerinde “resmî bekçi” olarak görevlendirilecek.

Düşünsenize…
Bir gün belediye binasına gidiyorsunuz.
Kapıda bir köpek var.
Adı da diyelim “Karabaş”.
Göğsünde belediyenin logosunu taşıyan küçük bir yelek.
Kimlik kartı var;
Görev: Nöbet.
Branş: Havlayarak caydırma.
Torpil: Yok.

İnsanın içi ısınıyor, değil mi?

Tüm bunlar güzel, yaratıcı, hatta biraz da eğlenceli.

Ama işin ironik tarafı şu;

Bu ülkede bir can dostu olan sokak köpeği bile çekilişsiz, kurasız, KPSS’siz belediyede iş bulurken…

Sen, ben, üniversite bitirip yıllarca sınavdan sınava koşan gençler…
Gecesini gündüzüne katıp çalışıp didinen insanlar.
Bir türlü “o kapıdan” içeri giremiyor.

Ne kadar emek verirseniz verin, ne kadar kendinizi paralarsanız parçalayın, bazen bir köpek kadar bile şansımız olmuyor maalesef.

Çünkü onun torpili yok ama bizim de “torpilsiz” halimiz yok yere ağır geliyor.

Şaka bir yana;
Bu uygulama, hayvan hakları açısından bir devrim niteliğindedir bana göre.
Sokak köpekleri rehabilite edilir, eğitilir, iş sahibi olur, evet iş sahibi, hem kendileri hem toplum için daha güvenli bir ortam yaratılır.

Bu kısmı takdire değer.
Alkışlanır.

Ama diğer yüzü.
Hepimize tokat gibi çarpıyor;

Bu ülkede liyakat hâlâ masallarda yaşıyor.
Bir genç, yıllarca sınavlara hazırlanıp KPSS’den 95 alıyor ama mülakatta eleniyor.
Bir başkası torpille mis gibi koltuğa oturuyor.

Ve biz bunu kanıksıyoruz.

Belki de bu köpeklerin bekçi olarak iş bulması değil mesele…
Asıl mesele, bunu duyduğumuzda “Keşke biz de köpek olsaydık” diye içimizden geçirmemiz.

Neyse…

En azından artık belediye binaları daha güvenli olacak.
Kapıda bir köpek nöbet tutarken kimse yan gözle bakamayacak.

Ama keşke…
Keşke bir gün bu ülkede insanlar da “çekilişsiz, kurasız, KPSS’siz değil; hak ettikleri için” işe girebilse.

O zaman ne belediye başkanlarının yaratıcılığına ihtiyaç kalır, ne de bizim içimizdeki buruk gülüşlere.

Ne diyeyim

Hayırlı uğurlu olsun.