Trabzonspor, bu ülkenin en köklü, en derin tarihli, en güçlü camialarından birisi. Şampiyonluklar, onlarca unutulmaz zafer, yüz binleri peşinden sürükleyen bir sadakat zinciri… Ama öyle anlar yaşanıyor ki, tüm bu birikim, kişisel ihtirasların gölgesinde eriyor.
Şu günlerde U19 takımıyla ilgili sızan gelişme, camia içindeki yönetim tarzının geldiği noktayı tekrar sorgulatıyor. İşin özü Ankaragücü ile oynanan maçın devre arasında Güngör Şahinkaya, performansını beğenmediği oyuncuları yanına çağırıp, uyarılarda bulunuyor.
Güngör Şahinkaya kim?
Geçtik kulübün en çok şampiyonluk kazan efsanesi olduğunu, Altyapı Koordinatörü. Yani ilgili sistemin başı... Hocası da, oyuncusu da, personeli de ona bağlı..
Aslında bağlı mı değil mi bilmiyoruz ama olması gereken bu...
Malum, takımı Avrupa’da final oynatan Hoca (!) buna içerliyor. Durumu önce Asbaşkan’a iletiyor, ondan da konu yönetici İbrahim Şahinkaya’ya gidiyor. Bir tarafta Güngör Şahinkaya, diğer tarafta İbrahim Şahinkaya... İşin özü akrabalık... Gerçi, başkan ile de bir dayılık ilişkisi söz konusu ya neyse... (!)
Konumuz akrabalıkla değil, sistemle ilişkili... Yönetici, antrenöre, “o departmanın başında bulunan kişi” hatırlatmasını yapamamış, sözü diğer tarafa taşımış!..
Akademi çocuklarını, daha şimdiden parayla motive etmeye çalışan anlayıştan başka ne beklenir ki? O da ayrı konu...
Yani bir performansın; üstelik, işin başındaki kişi tarafından beğenilmemesinden, kulübün efsanesinin camiayla ilişiğini kesmesine uzanan zincirde, "kurumsal refleks" değil; tamamen "duygusal kırılganlıklar" ve "kişisel sadakatler" belirleyici oluyor.
Şimdi o konuştuğunda “sığ felsefenin” kralını yapan Eyüp Hoca, sporcularına anlatsın bakalım, “altyapıdan yetişecesiniz, bu kulübün efsanesi olacaksınız, sayısız kupa kaldıracaksınız ama günü geldiğinde ayakların baş olduğu yerde evinizin yolunu tutacaksınız”
Yerseniz!...
Oysa modern futbol kulüpleri kararlarını raporlarla, yapısal denetimlerle, sportif ve kurumsal yaklaşımlarla alır... Bizde ise hâlâ ‘kim kimi aradı, kim neye kırıldı, kim hangi telefonla dönüyor’ hikâyeleri konuşuluyor.
* * *
Üstelik bu sadece futbolda böyle değil. Basketbol tarafında da bir süre önce benzer örnek yaşandı. Altyapı gruplarıyla turnuvaya giden Koordinatör Engin Kanber, A Takım Menajeri Cömert Küce'nin yine “yönetici şikayeti” yöntemiyle otobüsten indirilip Trabzon’a geri gönderildi.
Ne teknik rapor, ne yeterlilik, ne saha disiplinsizlik… Karar, sadece dedikodu sürecinin final aşaması...
Aslında ne o gün o otobüsten inen Engin Kanber, ne de bugün kulüpten uzaklaşan Güngör Şahinkaya... Asıl kaybolan Trabzonspor’un kurumsal ciddiyeti.
Büyük yapılar bu detaylar üzerinde inşa edilir. Bugün altyapıda yaşanan krizler, yarın A takımın transfer planlamasına, sezon ortasında değişen teknik direktör kararlarına, hatta kulübün UEFA nezdindeki kredibilitesine kadar uzanır. Uzanıyor da...
Trabzonspor’un, sahada savaşçı kimliği temsil etmesi bekleniyor alabilir ama yönetim katında hâlâ "ego savaşları"nın esareti baş rolü oynuyor.
Bunun aksine, kırılanlar, darılanlar, dönenler ve döndürülenlerle değil; istikrarla, liyakatle, saydamlıkla yönetilen bir sistem kurulmak zorunda. Çünkü kulübün büyüklüğü, anlık alkışlarla değil; sürdürülebilir yönetim anlayışıyla korunabilir.