Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun açıkladığı “bahis skandalı”, sadece “etik dışı” hakem meselesi değildir. Bu, Türk futbolunun damarına kadar işlemiş güven krizinin resmidir.

TFF kayıtlarına göre, 571 aktif hakemden 371’inin bahis hesabı, 150’den fazlasının ise aktif bahis oynadığı tespit edildi. İçlerinden biri 18 bin kez kupon yapmış. Bazıları kendi yönettikleri liglerde bahis oynamış.
Yani mesele birkaç istisna değil; sistemin bizzat çürüyen dokusu.

Hakem, oyunun adaletidir. Sahadaki her düdük, milyonlarca insanın güvenini temsil eder. Şimdi daha da iyi öğrendik ki; seviyede olursa olsun o düdüklerin bir kısmı artık “adil” değil.

Diyelim ki; bir hakem, hangi takımı yöneteceğini öğrenip aynı haftada kupon yapıyorsa, o maçta artık futbol oynanmıyordur; sadece illüzyon sahneleniyordur. Bu skandal, “hakem hatası” diye yıllardır normalize ettiğimiz işlerin ardındaki karanlık düzenin adıdır.

Aslında “bahis düzeni” sadece sahada değil, sistemin tepesinde. Bugün sadece hakemleri değil, kolay zenginleşme kültürünü de konuşmak zorundayız. Liglerine “bahis” adı ver, eski kulüp ve TFF başkanlarına bahis şirketi aldır, kulüp başkanı seçilene kadar o şirketleri beklet, bahis reklamlarına sessiz kal, sonra “temiz eller operasyonu” yap,
ve sonuç bekle!.. Kolay yönden köşe dönücülüğü ve çürümüşlüğü katmıyoruz bile.

Bu tablo, yalnızca hakemlerin değil, futbolun yöneticilerinin de aynaya bakması gerektiğini gösteriyor. Zira bu kirli düzende kimse tamamen “dışarıda” değil. Türkiye’de her krizde olduğu gibi, bu olayda da birkaç isim hedef gösterilip dosya kapatılmak istenecektir. Oysa gerçek şu: bu bir kişisel zayıflık değil, kurumsal körlüktür.

Hakemlerin finansal geçmişi denetlenmemiş... Bahis hesaplarıyla bağlantı tamamıyle sorgulanmamış... Neticeye daha varılmamış... Etik kurul sadece kâğıt üzerinde kalmış... MHK, gözlemci raporlarıyla meşgulken sahadaki adalet sessizce el değiştirmiş...

Bu sistemde kimsenin eli tamamen temiz değil. Kimisi göz yummuş, kimisi duymamış, kimisi “bizde olmaz” diyerek geçiştirmiş. Şimdi birileri ön alma gayretinde... Nafile!.. TFF’ye düşen, sadece ceza vermek değil; yeniden inşa etmektir. Başkan’ın TFF Başkanı’nın “gereği yapılacak” açıklaması doğru ama eksik. Çünkü artık mesele “kim yaptı?” değil, nasıl bu hale geldik? sorusudur.

Yıllardır söylüyoruz... Türk futbolunun köklü bir yeniden inşa planına ihtiyacı var... Hakem atamaları şeffaf ve izlenebilir olmalı... Her hakem mali ve etik denetimden geçmeli... VAR odaları bile bağımsız gözlemciler tarafından denetlenmeli... “Adalet” artık kuru söylem değil, sistem olmalı. Aksi halde hiçbir maçın sonucu, hiçbir kartın rengi, hiçbir düdüğün sesi inandırıcı olmayacak.

Bu ülke, şike dosyalarıyla, cezalı lisanslarla, VAR kayıtlarıyla zaten yıprandı. Şimdi, “hakem bile kupon yapıyorsa” noktasına geldik. Futbolun kalbi artık statlarda değil, bahis sitelerinde atıyorsa;
bu oyunun adını “spor” koymak bile haksızlık olur. Eğer TFF bu skandalı sadece “disiplin dosyası” gibi ele alırsa, gelecekte her hakem kararı şüphe belgesi olarak kalmaya devam edecektir...

Unutulmasın; futbolun en büyük krizi skor değil, güvendir. O güven bir kez kaybedilirse, hiçbir düdük onu geri getiremez. Bu da böyle biline..