Kimse bu maçın ardından mazeret üretmeye kalkmasın. “Cezalılar vardı”, “sakatlar vardı”, “Afrika Kupası’na gidenler vardı” gibi klişeler bu tabloyu açıklamaz. Çünkü mesele eksikler değil, mesele sahada olmayan ruhtu.
Gençlerbirliği karşısında yenilen dört gol, yalnızca skor hanesine yazılmadı; Trabzonspor’un oyundan, mücadeleden ve kimliğinden ne kadar uzaklaştığını da gözler önüne serdi.
Bordo-Mavili ekip dün akşam sahaya bir planla değil, kötü bir alışkanlıkla çıktı: Rakibe alan bırakmak, oyunu izlemek ve tepki vermemek.
Maçın ilk dakikalarından itibaren sahayı parselleyen, ne yaptığını bilen taraf Gençlerbirliği’ydi. Trabzonspor ise yavaş, dağınık ve tepkisizdi.
Orta saha adeta yok gibiydi. Mücadele deseniz hiç yoktu.
Topa sahipmiş gibi görünen ama oyunun ruhundan tamamen kopmuş bir Trabzonspor izledik. 5.dakikada gelen gol sürpriz değildi. Aksine “devamı gelecek” diyen bir işaretti.
Gol sonrası Gençlerbirliği aklını kullanarak oynadı, Trabzonspor ise daha da dağıldı.
Sahada ne oyunu yönlendirecek bir lider vardı ne de takımı ayağa kaldıracak bir karakter.
İkinci gol kaçınılmazdı. Çünkü her bölge birbirinden kopuktu.
Savunma seyrediyor, orta saha yetişemiyor, hücum ise yalnızlığa mahkûmdu.
45+2’de Augusto’nun golü, ilk yarının kısa bir özetiydi: dağınık, çaresiz ve ruhsuz.
İkinci yarıda da değişen bir şey olmadı.
Augusto’nun bir golünde Arif’in sadece bakmakla yetindiği an, bu maçın hafızalara kazınan fotoğrafıydı.
Açık konuşmak gerekirse; Arif ve Bouchouari bu takımın ilk on biri olamaz. Bu kadar basit.
Gençlerbirliği’nin attığı gollerde Trabzonspor savunması adeta uykudaydı.
Ne zamanlama vardı, ne hamle, ne de sorumluluk alma cesareti.
Bu sadece bir mağlubiyet değil. Bu bir uyarıdır.
Trabzonspor sahaya ruh koymadıkça, bu forma ağır gelmeye devam eder.
Futbol bazen yetenek ister ama her zaman yürek ister.
Ve bu maçta… o yürek sahada yoktu…