Ramazan günü böyle bir cinayeti görmek büyük bir kabus bizler için.

Trabzon’da uluorta şehrin göbeğinde nasıl böyle bir acımasızlık işlenebilir, bunu akıl almıyor.

Sevgili Okurlar, Nasıl bir nefret nasıl bir kin, hırs, kıskançlık, adına ne derseniz deyin.

Önüme düşen fotoğrafa bakmak bile zordu.

Kadın başından vurulmuş ve kanlar içinde.

Toplumumuzda eğitim seviyesi yükselse, Polis şiddeti önlemek için her yolu ve teknolojiyi denese de, ne kadına ne hekimlere, ne de çocuklara olan şiddetin sonu gelmiyor.

Oysa Trabzonumuz son 10 yılda eskiye göre (2000-2010) göre çok daha hoşgörülü ve sakin bir şehirdir.

Gazetecilik döneminde sayısız cinayet, darp, yaralama, hırsızlık vb. haberlerini yazdık.

Hep yazdım öyle günler yaşadık ki, bir günde sabah, öğle ve akşam 3 cinayet haberi birden yazdık. Şiddet 2000-2010 yılları arasında zirve yaptı.

Zaman geçtikçe kentsel dönüşümler iyi geldi, nahoş olayların sayısı azaldı, duyarlılık arttı; ama bu son yaşanan içimizi acıttı.

Her ne olursa olsun, eşler çocuklarını da göremese bu kan akıtmaya götürecek bir sebep olabilir mi, böyle akılsızlık böyle şeytanlık nasıl yapılabilir?

Duyunca tüyleri ürperen insanın bu hadiseye tanık olunca hali ne olur?

Neden önüne geçemiyoruz, sayısız kanun ve koruma tedbirleri var, neden böyle oluyor?

İnsan hayatı kutsal değil mi?

Bir can vermek tüm insanlığı kurtarmak gibidir diyor yüce kitabımız, oysa bir cana kıymak da tüm insanlığı katletmek gibi.

İnsanlar nefis ve şeytana uyduğunda akıl kör olup hiçbir şeyi görmüyor.

Sadece bu dünyalarını değil hayatlarını da sonsuz bir azaba dönüştürüyorlar.

Türkiye bu hazımsızlığa bir çözüm bulmalıdır, bulmak zorundadır.

Toplumun her katmanında şiddet, öfke var.

Eğitim kurumlarımız henüz anaokullarından itibaren insani değerler, manevi değerler noktasında üzerine düşeni yapmalılar.

Türk Milleti aile değerlerini özümsemiş, ona sahip çıkmış aileyi devletle eşdeğer tutmuştur.

Bakış bu bakış iken toplumsal değerlerimizi yeniden canlandırmak, ihya etmek için bir gün bile kaybedecek zamanımız yok.

İnsan hayatını konuşuyoruz, insan hayatı herşeyden daha değerli.

Hangi şey insan hayatının kutsallığının yerini alabilir, insan yoksa ne var?

Bazı araştırma raporları var, bunlar üzerinde yoğunlaşarak bir yol haritası çizilmeli.

İnsanları suça teşvik eden bu hususların tedavisine yönelip bu kıyımı durdurmalıyız.

Bazı başlıklar şöyle:

-Hızlı sosyal değişimler, ekonomik eşitsizlik, yasaların uygulanmasındaki yetersizlikler, şiddeti pekiştiren kültürel normlar, mağdurlara yönelik hizmetlerin yetersizliği. yüksek işsizlik, yerel etkenler.

 -Yetersiz anne, babalık becerileri, evlilikte uyumsuzluk. Anne-babayla çatışmaların şiddetlenmesi, ev halkının sosyo-ekonomik durumunun düşük olması, şiddete bulaşmış arkadaşların varlığı.

-Bireysel düzeyde: Psikolojik/kişisel bozukluklar, alkol/madde kötüye kullanım, şiddete başvurma öyküsü.

Devletimizin kurumları güçlüdür, Bakanlıklar, Yerel idareler, STK’lar seferberlikle bunun üstesinden gelmek zorundayız.

Katliam gibi görüntülerin bitmesi daha güzel yarınlar için buna mecburuz.