Bir aydan daha az kalan bir seçim sürecini, içerisinde bin aydan daha hayırlı bir gece olan rahmet ayına değiştik sanki. Haşa, öyle bir niyetimiz düşüncemiz elbette yoktur lakin bu Ramazan da siyasetin gölgesinde kaldı diyebiliriz. Kurulan bütün iftar sofralarında ibadet değil siyaset konuşuldu, konuşuluyor da. Birlik ve beraberlik ruhunun canlandığı o camiler ve o kubbeler altından daha çok, şaşalı sofralar etrafında siyaset konuşup ayrışıyoruz, zaman harcıyoruz bu Ramazan’da.

Hep dilimizde pelesenk olmuş o cümleler var. “Nerede o eski Ramazanlar”,”ah o eski Ramazanlar” diye birbirimize söylenirken özden koptuk, Ramazan ruhunu yitirdik son yıllarda. Asırlar boyu değişmeyen dinin, değişmeyen Ramazan’ın hep aynı sorularını yıllardır televizyonlarda hocalara sorduk durduk.

Okumaktan uzak kaldık, Kuran’ın ışığından yeterince faydalanmadık. Sadece Ramazan’a özelmiş gibi o tozlu yüksek raflara Yüce Kitabı bıraktık. Sanki sadece Ramazan’da hayatımıza tatbik edecekmişiz gibi bu ayın manasını ve felsefesini anlayamadık. Her iftar vakti televizyonlardan verilen Ezan ve Kuran’ı diğer aylarda duyan var mı?   
            
Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtuluş olan bu ayı ne derece samimiyetle yaşayabiliyoruz? Son zamanlarda “eğlence” , “festival” ve “etkinlik” ayı olarak neredeyse yaşanılan bu ayda ibadetten, ihlastan, samimiyetten biraz uzak kalmadık mı? Bence bu soruların cevabını arayarak yaşamalıyız Ramazan’ı.

On bir ayın sultanı bu ayda kendimizi bir yılın muhasebesini yapanlar arasına koyabildik mi?  Dini bakımdan en yoğun yaşanılması gereken bu ayı kimimiz uyuyarak, kimimiz de sabahlara kadar kahvehanelerde oturarak geçiriyoruz maalesef. Televizyonlardan canlı canlı gösterilen iftar ve sahur sofraları bu ayı yeme içme ayı gibi gösteriyor sanki. Oruç ibadetinden bilgisi olmayan, farklı dine mensup birine o görüntüleri göstersek bu ayı yeme içme ayı zannetmez mi? Bir hurma ile doyan peygamberin bin bir çeşit yemekle doymayan ümmeti olduk adeta.
Sevginin, saygının, hoşgörünün azaldığı toplumumuzda Ramazan ayında işlenen suç oranları neredeyse yarı yarıya düşüyor. Bu da bize dinimizin kıymetini, Ramazan’ın toplumlar nezdinde üstün değerini gösteriyor aslında. Yaşanabilir bir dünya için, daha huzurlu bir hayat nizamı için bu dini daha çok benimseyip bu ilahi dine daha sıkı bağlanmalıyız. Ramazan’ın bize yaşattığı güzellikleri bütün bir yıla yayarak hayatımıza tatbik etmeliyiz. Zenginin fakiri doyurmasını, düşünüp koruyup kollamasını bir aydan ziyade bir yıla yaymalıyız. Yardımseverlik duyguları sadece bu ayda kalmamalı.

Aslında Ramazan bir nevi yeniden var olmadır, günahlardan arınmadır. Yüce dinimiz İslam’ın bu aya bahşettiği güzellikler saymakla bitmez. Hayat kitabımız Kuran’ın bu ayda indirilmeye başlanması bizler için ayrı bir önem arz eder. Önemi ve anlamını saymakla bitiremeyeceğimiz bu ayı en iyi en güzel şekilde yaşamak her Müslüman’ın görevidir.
Ne mutlu bu ayı gösterişten israftan kaçıp,anlamını düşünerek yaşamına tatbik ederek Kuran okuyanlara. Ne mutlu tövbe edip, yalnızca Allah’tan rızasını umarak iyilik yapanlara, salih amel işleyenlere. Rabbim dua ve ibadetlerimizi, tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlarımızı kabul eylesin. Hayırlı Ramazanlar.