Yaptığı bir açıklamada “Yarışı, yarıştırmayı çok seviyorum” demişti,  Acun Ilıcalı… Ses, yetenek, yemek, dans vb. içerikli yapımlarında, yıllardır bunu hayata geçiriyor. Sevdiği işi yapıyor, yarıştırıp duruyor.

Malzemesi insan tabii…

Bu yarışmalar arasında en zorlayıcı olanı ise Survivor!

Geçen günlerde kendisine soruluyor: Siz, Survivor’a katılır mısınız, ya da çocuklarınızdan birinin böyle bir isteği var mı?

Şaşırıyor soru karşısında. ‘Hayır’ diyor, ‘Survivor deli işi!..’

Ve anlatmaya başlıyor katılanların, hangi zor şartlarda yarıştıklarını…

Kendisi işin, yapımcı, seyirci tarafında tabii.

Yarışmanın kaybetmeyeni, her durumda kazançlı olanı!..

Ne demek Survivor?

Sağ kalan, hayatta kalan!

Yarışarak, mücadele ederek, savaşarak, hayatta kalabilen!

Hangi şartlarda yarışıyorlar?

Bir adada, börtü böcek arasında,  aç biilaç, son derece ilkel şartlarda!

Bir öğün yemeği; ancak oyun kazananın, yiyebileceği bir yarışma!

Nasıl kazanıyorlar?

Çamura bata çıka, son derece zorlayıcı parkurlarda insanüstü bir mücadeleyle!

Kavgalar, dalaşmalar,  hakaretler, kulisler, sinir krizleri, ağlamalar…

Katılanların çoğu sporcu…

Milli atlet, milli futbolcu, boksör, dalgıç,  dövüşçü,…

Oyuncu, türkücü, sosyal medya fenomeni de var…

Ne kazanıyorlar?

Para, tanınırlık!

Meraklısı, seyircisi çok, görünen o ki olmaya da devam edecek!

***

Eskiden izlediğim, gladyatör dövüşlerini konu alan filmleri hatırlarım, zaman zaman…

Koca bir arenada; ya bir hayvanla ya da bir insanla ölümüne dövüştürülen insanlar vardı o filmlerde!

Gladyatör deniliyordu onlara…

Ağzından salayalar akan; zevkten dört köşe olmuş seyirci ile çevrelenmiş bir arena!

Büyük bir merak ve heyecanla bağırarak tezahürat ediyorlar!

Kim hayatta kalacak, güçsüz olanın işi ne zaman bitecek?!

Sonu ölümle biten, bir seyir zevki!..

***

Peki, gerçek hayatta o arenada dövüştürülenler kimlerdi?

Başlangıcı; İ.Ö 264 yılına dayandığı  iddia edilen, eski Roma döneminin Gladyatörleri!

Sebebi ne bu vahşetin?

Savaşta yitirdikleri ölülerini onurlandırmak!

O nedenle; onların; cenaze törenlerine, denk getiriliyor dövüşler.

Ölülerinin kanına karşılık, düşman savaş esirleri dövüştürülüyor.

Bu da yetmiyor, gladyatörlerin karşısına vahşi hayvanlar çıkarılıyor!

Biri ölüyor haliyle!

Ölmediği durumlarda ise yere sırt üstü yatıyor; sol elini havaya kaldırıyor ve bağışlanmasını diliyor..

Halk, sevdiği bir gladyatör için tezahürat yaparsa; karar seyirciler arasında bulunan imparatora kalıyor.

İmparator eğer, sağ başparmağını yukarı kaldırırsa, canı bağışlanıyor.

Aşağıya indirirse, öldürülüyor.

Bu kadar!!!

Bu tür olayları yaşayanlar; film karakterleri değil bu arada!

Spartaküs,  Marcus Attilius, gerçek askerler ve aslında gerçek survivorlar!

 ***

Yakın tarihimize bakalım bir de…

Bu kez futboldan bir vahşet örneğini hatırlayalım!

Yıl, 1994. FİFA Dünya kupası oynanıyor.

Mağdur,  Kolombiyalı futbolcu Andres Escobar! 

Kolombiya o dönem uyuşturucunun hakim olduğu bir ülke.

Futbol ise kara para aklamanın yollarından biri...

Uyuşturucu kartellerinin baskısı, tehditleri altında, maçlara çıkıyor futbolcular.

Kolombiya -ABD karşılaşmasında kendi kalesine gol atıyor Andreas Escobar!

Guruptan çıkamıyorlar;  ülkelerine döndüklerinde de  bir süre evlerinden!..

Ve Andreas Escobar, bir gün bir otoparkta; sırtından altı kurşunla vurularak öldürülüyor!

Futbol; ölümüne neden oluyor!..

Hayatta kalmayı başaramıyor!