Babalarının mesleğinden dolayı ‘Tabutçu’ lakabıyla anılan kardeşlerden Ali Yılmaz 10 yaşlarında Faroz mahallesinin dar sokaklarında başladığı futbol oynamayı ,Trabzonspor’da
forma giyerek taçlandırmış ve A takımda yer aldığı 3 sezonda birer puan farkla ikinci olunan iki sezonun ardından üçüncü sezonda şampiyonluk sevinci ve gururu yaşayarak Bordo-Mavili kulübün şanlı mazisinde yerini almıştır..
Çabuk, hareketli , süratli, kıvrak ve gole yakın bir ofansif kanat oyuncusu olarak forma giydiği Trabzonspor’da ayrıca yenilgiyi kabullenmez bir anlayışla top koşturdu. İki abisi gibi O’da olacağı kadar olamayıp yıldız seviyesine ulaşamadı ama, görevini hakkıyla yapan yararlı bir oyuncu olarak hafızalarda iz bıraktı..
MALZEME ALAMAYINCA ÇOK AĞLADIM
Futbola Trabzonspor Genç Takımı’nda başlayan Ali Yılmaz, o günlerden bahsederken şunları söylüyor: İlk başlarda bir deneme süresi vardı. Ve herkese eşofman dağıtılırken bir tek bana verilmemişti. Ben antrenmanlarda kendi getirdiğim beyaz bir tişört giyiyordum. Herkes bana ‘Seni almayacaklar, kovacaklar, baksana malzeme bile vermediler’ diyordu ve ben hırsımdan sürekli ağlıyordum. Ama hiç yılgınlığa düşmedim. Kendi kendime sürekli ‘o formayı alacaksın’ diyordum. Bunun için herkesten çok çalıştım. Tek başıma deniz kıyısında koştum. Ve sonunda başardım. Özkan Hoca (Sümer) bir antrenman sonrası ağabeyime “ Bu çocuğu şimdiye kadar niye getirmediniz?” dedi, bana da ‘Sokak aralarında nasıl oynuyorsan burada da öyle oynayacaksın ‘ifadelerini kullandı. Ve böylece 1976 yılında Trabzonspor Genç takımına alındım..
Yıldız takımda, genç takımda ve amatör takımda 4 yıl oynadıktan sonra da amatör olarak A takıma geçtim. Özellikle ‘zayıf’ tabir edilen takımlarla oynanan maçlarda 5-10 dakika da olsa sürekli forma giyiyordum. Ancak sahaya girerken elim ayağım titrerdi ve doğrusunu söylemek gerekirse ne yaptığımdan haberim bile olmazdı. Zaten o dönemler örnek aldığım Ali Kemal ve Serdar Abi gibi futbolcularla bir arada olmak bile beni heyecanlandırıyordu. Ben de sağaçık, solaçık oynuyordum ve onlar gibi klas bir futbolcu olmayı düşlüyordum. Bu iki sene böyle devam etti. Üçüncü sezonda ise artık oynamaya başlamıştım.
SAHADA KİMSEYİ TANIMAZDIK!
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’la oynadığımız maçları unutamam. Çünkü gazetelerde, dergilerde fotoğraflarını gördüğümüz futbolculara karşı oynuyorduk. Ancak sahaya çıktık mı şuymuş buymuş hiç fark etmezdi. Kimseyi tanımazdık, gözümüzde büyütmezdik. Yaşım onlardan çok küçüktü ama cesaretim büyüktü. Nitekim o yıl şampiyon olduk ama ben Avrupa’da hiç resmi maç oynamadım. Çünkü hem Trabzonspor cezalı idi hem de ben asker kaçağıydım ve yurt dışına çıkamazdım..
Bilirsiniz o yıllarda bizim Farozlular her maç maraton tribünün deniz tarafına anfi kurarlardı. Bir Bursaspor maçı öncesi yanlarına gittim, ‘Çalın sazı eğer 5 dakika içinde gol atamazsam kesersiniz çalmayı’ dedim .Üçüncü dakikada kafa ile golü attım ve maçı 1-0 kazandık. Bu golü unutamam. Taraftarlıktan gelmeyiz ya, ben de çok neşeliydim ve onlar gibi hoptek ve çiftetelli oynardım..
CAMDAN KAÇIP MAÇA GİTTİM
O zamanlar pek bir geleceği olmayan ayrıca aileler okumalarını engeller gerekçesiyle çocuklarının futbol oynamasına razı olmazdı, En azından bir sanat öğrenmelerini isterdi. Ben Trabzonspor’da oynarken bile babam başlarda futbol oynadığımı bilmezdi. Maçlardan önce kamp filan yapmazdık .” Şu saatte Avni Aker’e gelin’ derlerdi,giderdik..
Hiç unutmam bir maç öncesi evden erken çıktım, Numune Hastanesinin altındaki babamın kahvesine gittim.’ Bugün maç var kahve çok kalabalık kal da bana yardım et ‘ dedi.
Oysa ben o maçta oynayacağım. Kahvenin arka penceresinden kaçarak maça gittim. Bu kaçışlar aldığım ilk transfer parası olan 1 milyon lirayı babama verene kadar devam etti. Babam parayı görünce önce şaşırıp “Bunları nereden çaldın?’ diye sordu,sonra işin aslını öğrenince ‘Oh be’ deyip rahatladı ve paraları kasasına koyduktan sonra da ‘Tamam sen artık kahveye gelme, işine devam et ” dedi.
KENDİMİ BİR DEFA SEYRETTİM
“Futbol oynarken kendimi sadece bir defa seyrettim televizyonda. Cumartesi günü İstanbul’da Galatasaray’la oynamıştık, Pazar günü TRT banttan tekrar yayınladı maçı. O zaman ilk ve son kez gördüm kendimi ve hiç de fena değilmişim’ dedim. Öte yandan Bordo-Mavili forma altında geçen üç yıldan sonra önce Samsunspor’a geçen ve ardından da sırasıyla Karabükspor, Gaziantep ve Erzurumspor formalarını terleterek futbola veda eden Ali Yılmaz halen yaşamını Trabzon’da sürdürmektedir.