Toplum olarak artık bazı şeyleri öğrenmemiz gerekiyor.
Öğrenmemiz gereken en önemli şeylerden biri de şudur.
Hakkımızı aramak!
Toplumsal sorunlara değindiğiniz anda insanların dikkatini çekiyorsunuz.
Çünkü herkes, bir şekilde o hikâyenin bir yerinde kendini buluyor.
Kimimiz bireysel, kimimiz kurumsal mağduriyetler yaşıyoruz.
Özellikle de iletişim, teknoloji ve kamuya hizmet sunan kurumlar üzerinden yaşanan sorunlar öylesine yaygınlaştı ki artık canımıza tak etmiş durumda.
İşte bu yüzden “Kendine Gel Telekom” başlıklı yazım, öyle geniş bir yankı uyandırdı ki, arkadaşlarım en son 8 bin okunma ve çok sayıda yorumla karşılaştığımızı söylediler.
Çünkü bu mesele sadece benim değil, binlerce hatta milyonlarca insanın ortak yarasıdır.
Yazımın yayımlanmasının üzerinden sadece bir saat geçmişti ki Türk Telekom müşteri temsilcileri adeta alarma geçti.
Adeta peşime düştüler.
Önce gazetemizin internet editörü Birol Sancak’a, ardından doğrudan bana ulaştılar.
Aradılar, aradılar…
O kadar ısrarlılardı ki neredeyse “yazınızı yayından kaldırın” diyeceklerdi.
Ama mesele bu değil.
Benim derdim bir faturanın yanlış kesilmesi değildi.
Mesele bir sistem sorunu,
Mesele vatandaşa karşı uygulanan keyfi, ölçüsüz, fütursuz davranışların karşılıksız kalmamasıydı.
Evet, bireysel hattıma gelen 692 liralık fatura incelendi ve 533 liralık kısmı bir kalemde silindi. Bu ne demek biliyor musunuz?
Demek ki o fatura baştan haksızmış.
Demek ki siz sesinizi çıkarmazsanız, bu fatura aynen kesilir ve siz de paşa paşa ödersiniz.
İşte bu yüzden susmamalıyız.
Kurumsal hatlarla ilgili ise durum biraz daha farklı.
Yine keyfi uygulamalar, yine havadan sudan bahaneler
8117,83 liralık bir cayma bedelinden bahsediliyor.
Oysaki 12 aylık taahhüdün 7 ayını tamamlamışız.
Bu durumda kalan 5 ayın orantılı hesaplanması gerekir.
Bu konuyu da yeniden Bilgi Teknolojileri Kurumu’na ilettim.
Umuyorum birkaç gün içinde bununla ilgili de adil bir yanıt alırız.
Aslında mesele elbette para olduğu kadar, mesele prensiptir.
Benim burada ortaya koyduğum tepki, “Bir vatandaşın nasıl soyulduğunu” anlatmak içindi. “Bana dokununca mı kıyameti koparıyorsun?” diyenlere söyleyecek fazla bir şeyim yok. Çünkü böyle düşünenler ya gerçekten anlamıyor ya da anlamak istemiyor.
Evet, bana dokundu.
Ama sadece bana değil, hepimize dokunuyorlar.
Her ay.
Her fatura döneminde.
Her tarifede.
Her iptalde.
Ve ne yazık ki çoğumuz sessiz kalıyoruz.
Koyun gibi güdülmeyi kabulleniyoruz.
Ama ben kabul etmiyorum.
Çünkü bu mücadele sadece benim değil, binlerce insanın hak mücadelesidir.
Sevgili okurlar, yapılacak şey basit ama etkili:
📌 Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) şikâyet edin.
📌 İlçenizdeki Kaymakamlıklarda yer alan Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurun.
📌 Faturanızı, sözleşmenizi, görüşmelerinizi saklayın. Delil toplayın.
📌 Sosyal medyada ses olun. Birbirinizi bilinçlendirin.
Bunu yapın ki bir daha kimse sizi söğüşleyemesin.
Bunu yapın ki şirketler artık “vatandaş sessiz, nasıl olsa öder” mantığıyla hareket edemesin.
Unutmayın, hakkını aramayan her birey, haksızlığın devamına onay verir.