Geçtiğimiz pazar sahada yaşananları herkes gördü.. Bir haftalık sürede türlü türlü söylemler, türlü türlü spekülasyonlar dinledik, izledik... Herkes kendine yontuyor... Kimsenin işin aslına inmeye niyeti yok... Menfaatine göre top çeviriyor...

İlk izlediğimiz andan itibaren aynı fikirdeyiz...

Akyazı’da geçtiğimiz pazar akşamı, öncesinden hazırlanmış, kurgulanmış, planlanmış, uygulanmış apaçık bir organizasyon hayata geçirildi...

İşin içinden nasıl bir ceza silsilesi çıkacak belli değil... Ortalıkta henüz sevk falan da yok... Gerekçe her ne kadar “delil toplama” diye gösterilse de, kim inanır?

Yerel seçimlerin ve Fenerbahçe kongresinin beklenildiği aşikar...

Ortada bir tablo var ve bunun üzerinden yürümek gerekirken, şartlara, gelişmelere göre dümen kırma hassasiyeti maalesef futbolda sözde aranan adaletin en çarpıcı göstergesi...

Oluşan sanal ortam gerçek sebepler üzerinde yoğunlaşılmasına engel oluyor... Belki de bilinçli olarak tartışmalar körüklenerek, asıl sebeplerin üzeri örtülüyor, hedef saptırılıyor...

Bir maç üzerinden, kulüpleri, federasyonu, siyasileri, medyası, taraftarı, üçüncü şahısları herkes kendi hesabını görmenin gayreti içinde... Kimsenin konuya odaklandığı yok..

Öyle olsa sahanın ortasında hakem yumruklandığında, takım sahadan çekildiğinde böyle mi yaşanırdı, yaşananlar?

“Türk usulü futbol”, “Türk usulü adalet”, “Türk usulü vurdumduymazlık” yaşadığımız...

Portekiz’in eski başbakanı Salazar, kendi “3F”’sinin Türkiye’de ne hale evrildiğini görse; tası tarağı toplar ilk trenle Lizbon’un yolunu tutar...

Dışarısı böyle de içerisi nasıl?

Tamamen farksız!...

Ortada bir havan, içi su dolu, döven dövene!...

Sözde “Futbolda siyaset olmasın” denip, iktidarı, muhalifi siyasiler baş köşeye oturtulmuş, derde derman aranıyor... Ölme eşeğim ölme, yaza yonca bitecek!...

Trabzonspor bugün maalesef, “mitingde boyuna takılan kaşkol” gibi kaldı, o kadar...

Yazık hem de çok yazık!...