Ali Koç Trabzonspor için hayırlı bir şey düşünmez.
Aslında tüm Fenerbahçe camiası böyledir.
Çünkü 2011 şampiyonluk kupamız hala onların müzesindedir.
İyi niyet aramayız, aramazlar da
Ali Koç’un Kulüpler Birliği Başkanlığı’ndan istifası, dışarıdan bakıldığında sade bir görev değişimi gibi görünebilir.
Ama futbolda özellikle de söz konusu Trabzonspor ve Fenerbahçe olduğunda, hiçbir adım masum değildir.
Hele ki 2011 yılının hesabı kapanmamışsa…
O kupa, o sezon, o mücadele…
Hâlâ bizim içimizde bir ukde, onların müzesinde bir utanç olarak duruyorken, Ali Koç’un “jest” gibi görünen bu hamlesine iyi niyet atfetmek safdillik olur.
Şampiyonluk sizin neyinize kulüpler birliği ile meşgul olun diyerek lig başlamadan yarışın dışına itmeye çalışma hareketidir.
Trabzonspor taraftarı bilir, Fenerbahçe camiası bu kupayı iade etmedikçe samimi olamaz, olmadı da…
Bu ezeli bir rekabettir.
Ama asla düşmanlık değil.
Trabzonspor ve Fenerbahçe sahada rakiptir.
Ama sahada kalması gereken bu çekişme, masa başında kirli oyunlara, planlara döndüğünde işte orada dur deriz.
Çünkü biz masada değil, sahada kazanırız.
2018 yılında şampiyonluk vaadiyle Aziz Yıldırım’ı deviren ve aradan geçen 7 yılda şampiyon olamayan Fenerbahçe için Ali Koç’un kredisi de bitmiştir.
Ali Koç’un son şansı bu sezondur.
7 yıllık başkanlık sürecinde şampiyonluk görememiş bir isim olarak, artık sabrın sonuna gelmiştir.
Taraftarın beklentisi, camianın baskısı, sportif başarısızlığın gölgesi onu adeta köşeye sıkıştırmıştır.
Ve bu baskıyı hafifletmenin tek yolu: Bu sezon şampiyon olmaktır.
Peki, bu ne demek?
Bu, tüm enerjisini Fenerbahçe’ye vermesi demektir.
Tüm mesaisini sarı-lacivertli kulübün başarısına yönlendirmesi demektir.
Kulüpler Birliği gibi zaman ve strateji gerektiren bir pozisyondan çekilip, tek bir hedefe odaklanmak demek.
Ama bunu yaparken Trabzonspor’un Başkanı Ertuğrul Doğan’a Kulüpler Birliği Başkanlığı koltuğunu vermek ne demek oluyor?
Bir ödül mü?
Bir takdir mi?
Hayır
Bir jest de değildir
Şeytanı bir plandır
Bu apaçık şeytani bir planın parçasıdır.
Trabzonspor’un başkanını ikiye bölmektir bu.
Kafasını, mesaisini, zamanını parçalamaktır.
Kulüpler nezdinde yürütülecek işlerle meşgul olmasını sağlayarak, Trabzonspor’dan enerjisini çalmaktır.
Ali Koç ve ekibinin hesabı bu kadar nettir.
Biz bu oyunu görürüz.
Çünkü geçmişte de bu tür hamleler gördük.
Unutmadık…
Unutmayız…
2011 yılında alın teriyle kazandığımız kupanın hala verilmediği bir ülkede, futbol sadece saha içiyle sınırlı değildir.
Ve biz bu gerçeği en iyi bilen kulübüz.
Ertuğrul Doğan bu koltuğa oturduysa, onun misyonu bir göz boyama değil, Trabzonspor’un haklarını masada da korumak olmalıdır.
Aksi halde bu görev, bordo-mavi renklere yapılmış en büyük kötülük olur.
Ali Koç’a gelince…
Onun bu son hamlesi aslında son çırpınışıdır.
Bir dönemi kapatmadan önce tüm gücünü sarf etme çabasıdır.
Ama unutmamalıdır ki, Trabzonspor hiçbir kupayı unutmaz.
Unutturmaz.
Ve biz biliyoruz:
Bu ülkenin futbol tarihinde hâlâ yazılmamış bir sayfa var:
“2010-2011 sezonunun gerçek şampiyonu Trabzonspor’dur.”
Günün sonunda kupalar müzeye, hak yerini bulur.
Ama bizden çalınan hiçbir zafer, unutturulmaz.
Bu yüzden mesele bir koltuk meselesi değil, bir kupa meselesidir.
Ve o kupa dönene kadar, biz bu hesabı kapatmayız.
Hiçbir iyi niyet gösterisi, bu gerçeği örtemez.