Bugün yazıma bir kıssa ile başlayayım istiyorum. Hem beyin jimnastiği yapalım, hem bize girizgah olsun.
 
Temel uzun yıllar rızkını memleketinde aramakta ısrar etmiş, gurbete çıkma furyasına uzun süre direnmiş, artık yaşı delikanlılığı öteye geçmiş 60’ına merdiven dayamış bir abimizdir. Uzun süre direnmesine rağmen yaşının ilerlemesi, ekonomik imkanlarda düzelme olmaması sonrası artık yuvasında rızkını kazanmakta zorlanmış, gurbete çıkmaya mecbur kalmış ve tutmuştur İstanbul’un yolunu.
 
Rızkının peşine ülkenin bir ucundan bir başka ucuna gelen Temel abimiz; bazen lokantalarda bulaşıkçılık, Bazen inşaat amelelik yapmakta, tabiri caizse ekmeğini taştan çıkarmaktadır. Lakin hazırcevaplığından, görmüş geçirmişliğinden de taviz vermemektedir. Bu anlamda namı her geçen gün kulaktan kulağa yayılmaktadır. Bunu bilen mesai arkadaşları da hem bizim Temel abiyi zor duruma düşürmek, hemde hazır cevapliğini test etmek amacıyla bir soru sormaya karar vermişler.
Kısa bir istişareden sonra soracakları soruyu netleştirip Temel abinin yanına varmışlar.  ‘’Amca, bir kadının eli neden öpülür’’ diye sormuşlar.
 
Soru zor tabi, bizim Temel abimizin; ne nezaket kuralıdır diyecek hali var, ne centilmenlik nedir biliyor, ne de böylesi bir asalet ve görgü kuralından haberdar, bohçası bomboş ama fıtratında bilmiyorum yok. Bir zaman kafasını karıştırmış, sakalını ovalamış ve çocuklara dönerek nihayet bir yerden başlamak gerek demiş.
 
Başlangıçlar önemlidir tabi ama bir başlangıçtan bahsedebilmek için ortada aynı yönde bir eylem gerekir.Velhasıl konumuza Gaziantepspor maçına gelecek olursak; Malatyaspor galibiyetini bir başlangıç olarak kıymetli hale getirmek için mutlak kazanılması gereken bir maç olarak önümüze çıkmıştır.
 
Maç öncesi notum bu peki sahada ne yaşandı;
 
4-3-3'ün orta sahasının vazgeçilmez isimlerinden Abdulkadir Parmak'ın sakatlığında kadro zaafiyeti hocayı sistem değişikliğine mecbur etmiş.. Üçlü orta saha yerine ikili orta sahaya mecburen bırakmış ve sayısal olarak orta sahada bir eksik olmak oyun üstünlüğünü rakibe kabul ettirmeyi zorlaştırmış. Zaman zaman girilen gol pozisyonlarını Ekuban ve Abdülkadir Ömür hoyratça harcayınca her dakika rakip oyuna biraz daha dahil olduğunu gördük. İlk yarı bu şekilde nisbeten Trabzonspor kontrolünde ama genelde bir orta alan mücadelesi şeklinde oynandı ve sonuçlandı.
 
Ekipler ikinci yarıya da ilk yarıdaki kadroları koruyarak çıktılar. Ekuban, Nwakaeme ve Ofebe'nin formsuz görüntüleri skor üretme noktasında Fırtınayı sıkıntıya soktu. Dakika 63'ü gösterirken Joa Perira'nın uzun tacında uzun stoper Campi'nin kafasından golü buldu. Hoca 73'te günün formsuz isimleri Ekuban ve Nwakaeme'yi dışarı aldı. Değişiklikler sonrası rakip alanda daha fazla pozisyon bulmaya başlayan fırtına bir türlü farkı ikiye çıkarmayı başaramadı.
 
Hakemin mutlaka bir yerde Trabzonspor'u doğrayacağı o kadar aşinaydı ki ne diyelim, kime diyelim bilemiyorum. Gözümüzün içine baka baka maçı katletti hakem desek abartmış olmayız. Takımın en kilit adamını da ( Flavio) hem bu maçı hem gelecek haftayı düşünerek atmayı da ihmal etmedi.
 
Velhasıl hakem böyle istedi dersek bu akşamın en doğru sözü olur.
Allah bize sabır, hakemlere vicdan versin. Bu vicdansizlikla, bu hukuksuzlukla Türk futbolu Edirne'den öteye gidemez.
Sonuç olarak iki puanı Gaziantep’te bırakınca Malatya maçının bir başlangıç olma durumu da ortadan kalktı. Milli aradan sonra yeni bir başlangıç, yeni bir sayfaya merhaba diyeceğiz.
 
Sağlıcakla