Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın 50 yıl önce yaptığı şu uyarı bugün adeta tarihsel bir kehanet gibi önümüzde duruyor:

“Bir gün mesele İran ve Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye’dir.”

Yine Erbakan hoca 20 Ekim 1991 seçimlerinden hemen önce, TRT'de yayınlanan ve Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ile Doğu Perinçek’in katıldığı Liderler Açıkoturumu'nda da “Bir büyük İsrail kurulmak isteniyor. Bunun için de Türkiye parçalanmak isteniyor” demişti.

Evet, Ortadoğu coğrafyasını kana bulayan, halkları birbirine kırdıran, devletleri iç savaşla yok eden planların arkasındaki temel hedef hiçbir zaman değişmedi.

Hedef Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.

Erbakan Hoca'nın 1991 yılında dile getirdiği “Büyük İsrail” tehlikesi, Sevr planlarının yeniden sahneye konulduğu bir dönemdeyiz.

Bugün İsrail’in Filistin’i haritadan silme girişimi, Suriye’yi parçalama çabaları ve İran’a yönelik açık saldırganlıklar bu planın devamıdır.

Türkiye, yalnızca bir coğrafi sınırı korumuyor; bir medeniyeti, bir milletin bekasını ve İslam coğrafyasının son umudunu koruyor.

Bu nedenle 40 yıldır PKK, FETÖ, DEAŞ, DHKP-C gibi maşalar üzerinden yürütülen terör saldırılarının arkasındaki akıl da, hedef de hep aynı oldu.

Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak, zayıflatmak, parçalamak…

Ancak bu topraklar her dönem yiğitler ve liderler yetiştirmiştir.

Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye; sadece terörle değil, bu terörü organize eden üst akılla da mücadele ediyor.

Türkiye eğer bugün kendi SİHA’sını, İHA’sını, yerli füzesini, savaş gemisini ve tankını üretiyorsa bu bir rastlantı değil, stratejik bir zorunluluktur.

Çünkü artık savaşlar sadece cephelerde değil; teknoloji, bilgi ve istihbaratla kazanılıyor.

Evet bugün Türkiye, savunma alanında dışa bağımlılığını büyük oranda bitirmiştir.

Bugün Türk SİHA’ları sadece sınırlarımızı değil, Karabağ’da, Libya’da, Kuzey Irak’ta ve Suriye’de mazlum halkların da kaderini değiştirmiştir.

Bugün Türkiye hem Doğu’ya hem Batı’ya aynı anda konuşabilen, gerektiğinde Rusya ile masaya oturup gerektiğinde NATO ile işbirliği yapabilen denge siyaseti ile bölgesel bir güçtür.

Türkiye, Suriye’de güvenli bölgeler oluşturarak hem terörü sınırlarından uzaklaştırmış hem de Avrupa’nın çözemediği mülteci krizine karşı insani bir çözüm sunmuştur.

İsrail-Filistin meselesinde “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek küresel adaletsizliğe karşı cesur bir duruş göstermiştir.

Ancak bugün dünden daha çok dikkatli olmalıyız.

Çünkü hedef Türkiye’dir.

Bugün İran, Irak, Suriye ve Filistin bir ateş çemberi halindeyse ve bu yangın Türkiye sınırlarına kadar gelmişse, bu tesadüf değildir.

Çünkü Türkiye bu planların önündeki son kale, son umut ve engeldir.

Ancak unutmamak gerekir ki; Türkiye ne Irak gibi bölünecek, ne Suriye gibi çökecek, ne de Filistin gibi sessiz kalacaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti; neyle karşı karşıya olduğunu bilen, tarihi birikimiyle, güçlü istihbaratıyla ve milli birlik ruhuyla bu süreci yöneten bir devlettir.

Ama şunu unutmayalım;

Bugün mesele İran ve Suriye ise, hedef Türkiye’dir.

Ama Türkiye bu hedefi boşa çıkaracak imanı, aklı ve gücü olan bir ülkedir.