Bölünmüş karayolları ile otoyollarla birlikte, bu yollardaki hız da artıyor. Bu hızla birlikte dikkatsizliklerde… Ama ben diyeyim “Dikkatsizlik”, siz söyleyin “Dikkat dağınıklığı” nedeni ile kazalarda bu artışa ayak uyduruyor.
Geçen gün yayınlanan bir araştırmada, karayollarında dikkatsizlik nedeni ile kazaların meydana geldiği kesimler arasında üst geçitlerin bulunduğu yerler çok var.
Buralardaki kazaların baş nedeni de üst geçitlere asılan afişler, duyurular, pankartlar yer alıyor.
Hemen hemen tamamına şehit isimlerinin de yazıldığı karayollarındaki üst geçitlere asılan afişlere seyir halinde iken gözleri takılan sürücüler en basit bir dikkatsizlikte kazalara sebep olabiliyorlar, oluyorlar da…
Oysa 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarında hazırlanmış Karayolları Trafik Yönetmenliği’ne göre sadece bu üst geçitlere değil, karayollarının kenarlarındaki direklere bile duyuru mahiyetindeki afişlerin asılması yasak.

“Can ve mal güvenliği yönünden karayollarında trafik düzeninin sağlanması ve güvenliği ilgilendiren hususlarda alınacak tedbirlerle ilgili olarak uygulanması gereken esas ve usulleri belirleyen” yönetmeliği aykırı hareket edenler, ya da bunlara meydan verenler insan hayatına mal olacak kadar suç işliyorlar.
Ama buna rağmen, bu yasağa hem aldıran yok, hem de yasağı uygulamakla yükümlü olanların görevlerini yaptıkları yok!
O zaman şimdilik, buralarla ilgili olan kamu görevlilerini, kamu adına icra edilen bir mesleğin mensubu olarak yasaları ve yönetmelikleri uygulamaya davet ediyoruz.
Davete icabet ederler ise kamu adına seviniriz. Etmezler ise, edene kadar da çağrımızın arkasında dururuz!
OSMAN AYDIN’IN 35,
YAŞI DEĞİL, İŞİ…
Osman Aydın; “35’i atladın” dediğinde, ister istemez Cahit Sıtkı Tarancı’nın;
“Yaş otuz beş,
Dante gibi ortasındayız ömrün” diye şiiri aklıma gelmedi değil!
Ama bir Osman’a baktım. Bir de yolun yarısını çoktan geçtiğini aklıma getirdim!
Tam, “Hangi 35’den söz ediyorsun. Sen yarıyı geçeli çok oldu” diyecektim ki, Osman; “Trabzonspor’da 35 yılı geride bıraktım. Ama sen hatırlamadın” dedi.
Dolayısıyla ben de “ İğnelendim ama, çuvallamamış” oldum!
“Trabzonspor’da ki Osman Aydın’dan söz ettiğimi anladığınız için, O’nun “Kimdir? Neyin nesidir? Ne yapar?” sorularına cevap vermeyi gereksiz bulurum, buluyorum.
Çünkü 35 yıl önce Trabzonspor Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’ne girişine inşa edilen güvenlik kapısında işe başlamıştı.
Sonra Ahmet Haşim’in “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden” şiirine örnek teşkil edercesine bugün her ne kadar unvanı Trabzonspor Genel Müdür Yardımcısı olsa da, “Her yerde olan has insan” denilecek kadar işkolik ve sorun çözücü oldu.
Anlık kızan ve de kolay kolay küsmeyen Osman Aydın’ı “Bir kişiyi iyi tanımak istiyorsanız onunla seyahat edin” gerçeği üzerinden yaşayıp, “Sorun üreten değil, çözen has adam” olarak tarif etmeme sanırım O’nu tanıyan herkes, onay verecektir.
FINDIKTA 3 AŞAĞI, 5 YUKARI…
Türk fındığı ve özellikle de dış satımı söz konusu olduğunda icraatları akla gelen ilklerden olan Orhan Oltan’ın, “Fındık yokuş yukarı bile yuvarlanır” sözünü çokça hatırlatıyor, ya da birileri çokça hatırlatıyor!
Ama Sayın Oltan, bu ifadeyi sadece fındığın fiyatı için değil, üretimi, piyasa hareketleri için de kullandığına dikkat çekmek isek eksik bırakmış oluruz.
Ama o ki, son zamanlarda fiyatta sürekli bir “Yokuş Yukarı” söylemi ile haşır neşir oluyoruz, iki satırla “Nereye kadar?” sorusuna “3 aşağı, 5 yukarı” üzerinden bir cevap arayalım.
Bugünkü fiyatlar üzerinden şöyle desek:

“3 aşağı inmez, ama birilerinin telaffuz ettiği 5’e de asla çıkmaz. 3-5’in ortalamasına denk düşer mi?”
Bilemeyiz! Yuvarlık fındık için,
“Yokuş yukarı da yuvarlanır” diye uyarıldık ya!
YAVUZ TARLAN ADINA…
Başkanlığını meslektaşımız Mustafa Bayrak’ın yaptığı, Rize Aktif Gazeteciler Derneği olarak düzenlenen mesleki ödül töreni bu akşam yapılıyor.
Diyeceksiniz ki, “Bunda ne var?”
Çok şey var!

Ama her şeyden önce Yavuzer Tarlan’ın adı var. O’nun adına düzenleniyor.
Şimdi de soracaksınız ki; “Yavuzer Tarlan kimdir?”
Rize’de söz konusu gazetecilik-basın olunca Yavuz Tarlan (1940-2023) ismini aklına getirmeyen yoktur.
Anadolu Ajansı’nda birlikte de çalıştığımız, “İnsanların nahşisinden” olan, Has Adam Yavuz Tarlan’ı vefatının 3. Yıldönümünde hasret ve rahmetle anıyor, Mustafa Bayrak ve ekibinin tebrik ediyorum.
DÜNDEN BUGÜNE
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ!
Bundan tam 10 yıl önce, 29 Mart 2015’de, bugün olup bitenleri de anımsatacak şekilde şöyle yazmışız:
*
Eskiden "Bir varmış" hesabıyla; "Kürt değil, Kürtçülük, bölücülük sorunu vardır" diyenlere etmediğini bırakmadılar!
Şimdi ise "Bir yokmuş" hesabıyla, "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur" deyip duruyorlar.
Yahu bir karar verin! Sorun var mı yok mu?
Varsa, bu sorun Kürt müdür, Kürtçülük müdür, bölücülük müdür?
Yoksa bu sorunun adı, zamana ve mekâna göre, yani başka hesaplar için değişip duruyor mu?
Galiba öyle!
BİR KİTAP
Önceki gün Trabzon’da kitap, basım-yayım söz konusu olduğunda her haliyle ilk akla gelen, dolayısıyla ilk sırada yer alan Feti Yılmaz’ın dergahı Sonhaber’e Ergun Ata ile birlikte uğradık.

Elimize bir kitap tutuşturdu: KIYI Yayınlarından AH TAMARA
Kitapta ki hayat hikayesinden, yazmaya ve sanata düşkünlüğüne göz gezdirdiğimiz Filiz Kalkışım Çolak tarafından kaleme alınmış birbirinden farklı 8 öyküden oluşan eser gözleri yormaya, aklı düşündürmeye değer.
KISSADAN HİSSE
BİLMEMEK DE KAZANDIRIR!
"Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp" denir ya, en güzel bu kıssa ile anlatılır, ya da anlaşılır olsa gerek!
Adamın biri, İmam Ebû Yusuf'a öğrenmek istediği bir şeyi sorar. O da:
-"Bilmiyorum" der.
Adam:
-"Mademki bilmiyorsun, öyleyse ne diye devlet hazinesinden boşuna aylık alıyorsun" deyince, İmam Yusuf şu cevabı verir:
-"Ben bildiklerim için para alıyorum. Bilmediklerim için alsaydım, hazinede para kalmazdı."