Adama sorarlar

-Beyefendi kaç çocuğunuz var

-Dört

-Ne iş yaparlar

Adam cevap verir

-Biri imam, biri doktor, biri mühendis ve biri de hırsız

-Hırsızın onların arasında ne işi var, kov gitsin demiş

Adam içini çekerek

-Olur mu öyle şey eve ekmek getiren tek kişi o, diğerleri işsiz çalışmıyor, o yoksa ben ne yapabilirim. Ailem aç kalır.

Elbette bu bir ironi

Hırsızlığı övecek güzel bir iş olduğunu söyleyecek halimiz yok tabi

Yok olmasına yok da övmüyoruz da yermiyoruz da ama insanların bu hale getirilmesini durumu da görmezden gelemeyiz.

Aslında geldiğimiz nokta tam da burası.

Dünyaya getiriyoruz, bin bir güçlüklerle büyütüyoruz, okutuyoruz ve sonrasında işsiz bir birey olarak topluma salıyoruz

Halk arasına katıyoruz.

İşsizlik sadece bugünün meselesi değildir

Yani AK Parti iktidarının sorunu değildir.

Gelmiş geçmiş bütün iktidarlarındır

Geçmişten süre gelen bir sorundur.

Bitmedi, biteceği de yok.

Günümüzde vatandaşın tek istediği bu

Özellikle de siyasetçilerden

Her seçim öncesi oğlumu-kızımı bir yere işe nasıl sokabilirimin hesabını yapıyor.

Elbette ki bu durumu siyasiler de kullanıyor.

Olur da demiyorlar, olmaz da

Bakarız diyerek vatandaşı bir umudun içerisine sürüklüyorlar

Bize bile her gün sayısız iş talipleri geliyor.

İşe alın diye değil

Kızımı veya oğlumu bir yere işe koyun diye.

Özellikle belediyeler bu konuda birinci sırada.

Çocuklarının veya bir yakınının işe konulması konusunda başımızın eti yiyorlar desek abartmayız.

Siz yaparsınız, siz edersiniz, sizden çekinirler gibi alakalı, alakasız yaklaşımlar, davranışlar.

Bir de siyasetçilerin durumunu düşünün.

Hangi zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını

Evet, Türkiye’de belirgin bir şekilde işsizlik var, doğru

İşsizlik oranı bir önceki yıla göre azalarak yüzde 9,4’e geriledi.

Yani yüzde 10,4’ten bir puan düşmüş.

Türkiye’de 32 milyon kişi çalışıyor

Yaklaşık 4 milyon kadarı da işsiz

34 milyon insan geriye kalan 50 milyon insanı bakıyor desek yeridir.

Emeklileri bu kategorinin dışında tutmak isterdim ama onlar da aç, onlar da işsiz.

Elbette bizde iş beğenmeme durumu da var

Alın teri akıtmadan masa başı, rahat bir iş arzusu işsizliğin artmasında önemli bir etken

Yani iş beğenmeyen o kadar da işsizimiz var.

Kolay, zor, az ya da çok durumuna bakmadan hepimiz üretime katkı sağlarsak hem işsizlik oranımız düşer hem de ekonomiye katkımız olur.

Olmuyor ama

Haksız kazançla sağlanan gelirler de bir hırsızlık değil midir?

Biz değil miyiz iki dondurma ile bir kilo baklavayı çalan çocukları hapse tıkayıp diğer taraftan ülkeyi soyup soğana çevirenlere göz yuman.

Türkiye’de işler denildiği gibi yürümüyor maalesef.

Adamı olanın bir şekilde çocuğunu işe yerleştirirken, işini yürütürken, arkasında gücü olmayanın yani garibanın büyük zorlukla büyüttüğü, yetiştirdiği çocuğu veya çocuklarının işsiz kalması da hakka giriyor.

Şimdi söyleyin bana dört tane çocuğu olan o baba ne yapsın.