Bizler şanslı sayılırız. Sonuç olarak “Üçüncü Milenyum”a tanık olmuş insanlarız. 2001 ve sonraki yıllarda doğanları düşünsenize! Asla göremeyecekler 3000’li yılları yani “Dördüncü Milenyum”u! Şunun şurasında belki 2100!..

25 yıl öncesi aklıma geldi.

Nasıl da büyük bir heyecan dalgası yaratılmaya çalışılıyordu?

Sanki yeni bir dünya kurulacak, yeni bir dönem başlayacaktı falan filan…

1 Ocak 1996'da estirilen Gümrük Birliği fırtınası gibi...

Her şey güllük gülistanlık!

Bu konuda şiir bile yazmışım.

İki bini bir görsem

Bir uyansam iki bin

Uyanmasam değil sanki

Sen dursan bile zaman durmuyor ve bi uyandık ki 2000…

Onca yazılıp çizilenler bir kenarda bekledi, yine herkes ekmeğinin derdine düştü.

***

Yüzyılın ilk çeyreği biterken aklımızdan da geçmiyor değil.

2023’ü gördük çünkü…

2053 de hiç fena olmaz.”

2071 ise ballı kaymak…”

Bu işler hep böyledir.

Her daim bir sonrakine, bir sonrakine ulaşmak istersin ama menzilin bellidir.

Teknik tabirle “raf ömrün” ya da “son kullanma tarihin”.

O zaman şimdiki çocukları daha şanslı bulursun.

1071’in 1000. yıldönümünü kutlayacaklar çünkü.

Türk Devletler Teşkilatı almış başını gitmiş, ortak alfabenin ardından ortak para birimine geçilmiş.

Orta Doğu’da da bir Ortak Pazar…

Savaş bulutları dağıtılmış, Babil’in Asma Bahçeleri canlandırılmış.

Gazze’de dünyanın en nefis zeytinleri yetiştiriliyor.

Türkler, yaz ve kış tatilleri için çoğunlukla Doğu’yu tercih ediyor.

Turkuaz Uzay İstasyonu’na vızır vızır gidip geliyor araçlar.

Türkonotların başarıları dünyanın dilinde…

Minibüs metrobüs kuyrukları sizlere ömür…

Demir ağlarla örmüşüz yurdu…

Trabzon’da hızlı tren...

Öyle bir zamana denk gelmişiz ki!

Denizler balık kaynıyor, gökyüzü kuş...

Kimse dert etmiyor Dicle kıyısındaki kurdu, kurdun kaptığı koyunu…

***

Var bi hayalimiz” derken bunlar aklıma geldi.

Yazabildiklerim yazamadıklarım…

Az boz bi şey değil, üçüncü milenyum olmasa bile yüzyılın ilk çeyreği bitti bitiyor.

Ve bugün 27 Aralık 2025…

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Ankara’ya geldikleri günün 106. yıldönümü…

Davullarla zurnalarla karşılandıkları…

Köylerden atlı ve kağnılarla binlerce insanın adeta şehre aktığı…

Kurbanların kesildiği, duaların edildiği…

Felaket günlerinde kurulan ‘Seymen Alayı’nın yine kurulduğu gün hemen herkes aynı şeyleri söylüyordu: “Canla başla sizinle beraberiz.”

Mustafa Kemal Paşa ise kendisine sevgi gösterisinde bulunan halka “Ne şu ne bu kuvvet bizi kurtarabilir. Bizi, sizin gibi fedakâr ve cesur halkımız kurtaracaktır” diyordu.

***

İlk çeyrek biterken tüm bunlar bir film şeridi gibi gelip geçti gözlerimin önünden.

İleriye atılırken istedim ki önemli kilometre taşlarında şöyle bir durup düşünelim.

Onca zorluğa göğüs geren, bizleri uçurumun kenarından kurtaran kahramanları hatırlayalım.

Yakın tarihi yeniden yeniden okuyalım.

En azından yüzyıl öncesinde yaşananlara hafızamızda yer açabilirsek…

Yüzyıl sonra yaşanabileceklere de zemin hazırlamış oluruz.

Aklımızla oynamak isteyenler, başka kapıya!

***

Saygıdeğer okurlarım,

Kötülükten, karanlıktan, çirkinlikten uzak…

Bazı hayallerimizin gerçekleştiği güzel bir yıl diliyorum.