Apansız çöken karanlığın içinde, gölgesine sığınanların medarıiftiharıdır o iflah olmaz cesaret...
Küllerinden doğan anka misali, bir daha, bir daha doğmayı addeder zerreye;
O zerrecikler, bir nevi, kül yığınına dirilişi bahşeder.
Külleriyle mübadele ettiği yangında, biricik hayalleriyle yarenlik eder zulmetin ortasında.
Yaşam bir savaş arenasıdır!
Tahtı daim beyhudedir.
Candan içeri çekilen kılıçlar
müessese ikramıdır.
Ve fakat pürüzsüz bir patikayı her ayağa sermiyor; O çetrefelde yürüyenlerin topukları, görünür görünmez ateşlerce yanar.
O ateşler ki, külliyatıdır varoluşun...
Günün sonunda medarıiftihar çatı katından iner. Zayihatın müjdecisi, ağır ağır ilerlemenin pusulasıdır. Ne vakit ki o haritaya müracaat edilir, zafer nağmeleri türer aşikâre.
Medarıiftihar...
Literatürde bir kavram mıdır, ya da övünç vesilesi midir?
O, her kırılmada yeniden diz çökmemenin adıdır.
Kuyunun çehresinden damıtılan menbadır.
Bakır kaseye doldurulan sırrı-sukutun şerbetidir.
Herkesin bir medarıiftiharı olmalıdır; Dönüp baktığında güç alacağı, ve iyi ki dedirten.
Omuzunda ağır bir emanet taşıdığı.
Savaşırken yönüne korunağı olan.
Parmaklıkları bir zırh gibi ören ve de korkularını kucaklayan.
Küllerinden doğan anka gibi sayısız savaşın toplamıdır insan.
Ve her savaşının kılavuzudur medarıiftiharımdır dediği.
Zor yolları, boğarcasına saranları onunla çözümler.
O uçurumdan atıldığında bata çıka toplayandır.
Her düşüşte yeniden ayağa kalkmanın iksirini eliyle yudumlatandır.
Küçücük dünyasında ceng meydanına salıverilmiş milyonlarca yürek var.
Bir yüreğin direnci, eşiği geçmiş ruhlardan beslenir.
Ayakta kalma iradesinden bir kuble payelenmek arz eder.
Çünkü kiminin yükü hudutları aşar bazen.
Sınırların zorladığı aşılamaz yerdir o mekân.
Müzeliktir sınav kağıdı.
Darmadağın eden sorularla başa çıkmak için kenarına tutunmak kafidir...
Muhabbetle