Sığ sularda yüzüyorsun.

Oysa derinlik yok, dalga yok, sürüklenmek yok. Çırpındıkça gömülüyorsun kumlara.
Kurtulmanın imkânı yok üstüne elenenlerden.
Çünkü sahne hazır!
Hayali bir ölüm senaryosunun başrolündesin.
Piranalar, Ahtapotlar pır fır etrafında.
Kıskaçlar yutmuş solungaçları.
Tsunamiler, zıpkınlar, oltalar; Suni ölümler icat etmiş zihninde, tıkırında ilerliyor senaryo.

"Ölmeden önce ölmüş" kaptan gibisin, karaları bağlamış sancağın. Çürümüş gövdesi en güzelinden.
Evet evet!
Dünya halâ dönüyorken, dehlizlere defnedilmiş kalbin.

Sen şimdi sığlıklarda debelenirken, hafsalan derinliklere çağırıyor seni.
Hadi, korkma!
Nicedir, boğulmak yoktur o kum ummanda.
Deniz derindir, evet;
Lakin aldığını misliyle geri vermesiyle meşhurdur umman.
O derinlik, senin derinliğindir.
Orada savrulsan da, orada
batacak olsan da, kıyıya vurmak kaçınılmazdır.

Nihani,
Yaşamak kolay değil!
Kolay değil, çünkü sahte kaybedişler ölüm zannedilir.

Ölmeden Ölmek!
Kabuğunu kırarak, asli varlığa doğru ağır ağır yürüyüşe çıkmaktır.
Beden henüz hayattayken, ruh, kendi mezarlığını kazarak, ihtirasları, hırsları, geçici sevgileri ve gurur kırıntılarını birer birer gömmesidir o mezara.
Görünüşte yok oluş gibi görünse de varlığın doğuşudur aşikâre.

Ölmeden ölmek, dünyaya tutunan ellerin gevşemesi ve eşyayı, makamı, insanı, bir emânet olarak görmeye başlamasıdır.
Kör zaman nefes alıp vermeyi sunsa da, sığ sularda boğulmaktan kurtulamaz bazen.
Dışarıdan diri görünür, fakat içi çoktan gömülmüştür.
O gömülüş ki, vuslatın bir basamağıdır.

Nefesin içinde mana yoksa, kalp sürüklenmiyorsa, dehlizlerden, girdaba yaşamak yalnızca meşgaledir.
Hatırı sayılır meşgalelerle müşerref olmanız dileğiyle, Saygı ve Muhabbetle...


"Meşgaleler mesuliyet gerektirir" yazımızla haftaya görüşmek üzere, esenlikle kalınız.