Bazı eserler vardır; sessizce yükselir ama uzun yıllar konuşulur. Salı günü, değerli arkadaşım İbrahim Bulut ile birlikte, iş insanı ve Trabzonspor eski Başkan Yardımcısı Erol Tuna’nın Yenimahalle’de yaptırdığı okulu gezme fırsatı bulduk. Okulun yetkili şantiye şefi, binayı baştan sona gezdirerek detaylı bilgiler verdi.

Şunu net söylemeliyim:


Erol Tuna, hiçbir masraftan kaçınmadan Trabzon’a son model bir okul kazandırmış.
Allah kendisinden razı olsun.

Yenimahalle’de yükselen bu eğitim yuvası tam 24+4 derslik, yani toplam 28 sınıf kapasitesine sahip. Doktor ve hemşire odaları, fizik–kimya–biyoloji laboratuvarları, çift asansör sistemi, akıllı tahtalar…
Kütüphane, mescit, spor salonu, geniş öğretmenler odası, rehberlik birimleri… Merkezi ısıtma, ayrı su deposu, yangın tesisatı ve yağmur suyuna özel çatı sistemi… Geçtiğimiz günlerde gezdim. Abartmıyorum: Bu bir bina değil, bir niyet. Bir okul değil, geleceğe bırakılmış bir emanet.

Trabzon’un hayırsever iş insanı Erol Tuna, bu kente “yaptım oldu” dememiş.
“En iyisi olsun” demiş.

İlkokul düşüncesiyle çıkılan bu yol, bugün neredeyse lise hatta üniversite disiplini taşıyan bir eğitim yuvasına dönüşmüş durumda. Detaylar konuşuyor, duvarlar vizyon anlatıyor. Hiçbir şeyden kaçınılmamış.

Üç yıl…
Sabırla.
İnatla.
Özenle.

Bugün sorulan soru şu:
“Okul bitti de neden açılmıyor?”

Oysa asıl soru şu olmalı: Bu kadar büyük bir eser neden bu kadar geç fark edildi? Çünkü Erol Tuna görevini yaptı. Hatta fazlasını yaptı. Artık top onun sahasında değil. Bu okul ilkokul mu olacak, lise mi? Ne zaman açılacak? Bu soruların cevabı Valilikte, Milli Eğitim’de…
Yani kamunun sorumluluğunda.

Bir söz vardır: Meyve veren ağaç taşlanır. Ortada meyvesi bol bir ağaç var. Taş atmak yerine, gölgesinde serinlemek gerekir. Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek bir erdemdir. Bu okul Erol Tuna’nın vizyonudur. Açılması ise devletin sorumluluğudur. Eser ortada… Şimdi sıra, kapıları açmakta.

BORDO-MAVİ’DE TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYMAK

Trabzonspor’un sadece bugününü konuşup yarını ihmal edenler, bu kulübe yapılacak en büyük kötülüğü yapar. Çünkü Trabzonspor, günü kurtaran hamlelerle değil, geleceği planlayan akılla ayakta kalır. Başkan Ertuğrul Doğan’ın son dönemde verdiği mücadelenin asıl değeri de burada gizlidir.

Bir yanda ara transfer için harcanan emek, yapılan hesap kitap… Diğer yanda kulübün ekonomik bağımsızlığı için atılan adımlar. Akyazı’da yapılması planlanan alışveriş merkezi projesi bunun en somut örneği. Ortaklık mı olur, yap-devret mi? Yöntem tartışılır ama niyet nettir: Trabzonspor’un kasasına kalıcı ve sürdürülebilir gelir bırakmak. Trabzonlu iş insanlarının taşın altına elini koyması, Emlak Konut’la yapılacak görüşmeler ve yıllardır kaderine terk edilmiş tesislerdeki iki idman sahasının yeniden hayata döndürülmesi… Bunlar alkış toplamaz belki, sosyal medyada gündem olmaz ama kulübün geleceğini ayakta tutan gerçek hamlelerdir.

Trabzonspor’u sevmek, 90 dakikaya sıkışmış bir heyecan değildir. Sevmek; emek vereni görmek, mücadele edeni sahiplenmektir. Ertuğrul Doğan’ın yaptığı tam olarak budur. Gürültüsüz, polemiksiz ama kararlı. Bugün sonuç alınmazsa yarın alınır. Çünkü bu kulüpte sağlam temel atılmadan, büyük başarılar gelmez. Trabzonspor’un ihtiyacı olan da tam olarak budur: Taş üstüne taş koyan bir akıl.

GÖRMEYEN GÖZÜN BAHANESİ OLMAZ

Trabzonspor’da ara transfer dönemi yaklaşırken isimler yine havada uçuşuyor. Umut Nayir, Oğuz Aydın, Arda, Ahmed Kutucu, Nwaiwu… Liste uzun, beklenti büyük. Fayda sağlayacaklarsa elbette alınsınlar; kimsenin transfere toptan karşı çıktığı yok.


Ama asıl soru şu: Bu kulübün yıllardır formasını giyenler neden bu tabloda yok? U19 Milli Takımı’nın 11–14 Ocak tarihlerinde Özbekistan ile Antalya’da oynayacağı özel maçların aday kadrosuna çağrılan Arda Öztürk, neden Trabzonspor A Takımı’nın kadro planlamasında kendine yer bulamıyor?


Altyapının kapısından girip bir üst kata çıkamayan bir genç daha mı yazgısı bu şehrin? Okay’dan stoper devşirmeye çalışılırken, Serdar’a gösterilen sabır Arda’ya neden çok görülür? Haftalardır süren sakatlıklar, formsuzluklar ve savrulan bir savunma hattı ortadayken; stoper sorunu bu kadar barizken çözüm neden hep dışarıda aranır?


Neden içerideki potansiyel görmezden gelinir?

Arda Kenardan

Ahmet Can Kaplan Ajax’a 9 milyon Euro’ya gittiğinde bir efsane yaratılmadı. Sadece Trabzonspor’un kendi gerçeği yazıldı. Bu kulübün Avrupa yolu altyapıdan geçer. Ama o yola bakmak cesaret ister.

Trabzonspor’un sorunu transfer değil, tercihtir. Görmezden gelmek kolaydır; görmek ise sorumluluk ister. Kendi evladına sırtını dönen kulüpler, başkasının evladına servet ödemeye mahkûm olur. Bugün Arda Öztürk’ü görmeyen gözler,


yarın duyulacak pişmanlığı da görmezden gelebilir mi?

PARKEDEN YÜKSELEN SES

Trabzon’da hayat futboldan ibaret sananlar, bugün parkeden ve salondan yükselen sese kulak versin. Çünkü bu şehir, alın terini tek bir oyuna mahkûm edecek kadar dar bir yürek taşımaz. Kısıtlı imkânlara rağmen dimdik duran Trabzon Büyükşehir Belediyesi Hentbol Takımı, “ilk beş” diyerek Avrupa’nın kapısını zorlarken; bir başka gurur, pota altından selam veriyor bu şehre.

Başkan Ertuğrul Doğan’ın yeniden hayata kattığı Trabzonspor Basketbol Takımı, parkede sadece maç kazanmıyor, algı yıkıyor. Önce Fenerbahçe, ardından Galatasaray…Hem de öyle sıradan galibiyetler değil; farklı, net, cesur. Top potaya her düştüğünde, yıllardır “üvey evlat” muamelesi gören salon sporlarının ahı sahaya iniyor sanki.

Bu şehirde başarı, sadece yeşil çimde aranmaz. Bazen bir hentbolcunun sıkılı yumruğunda, bazen bir basketbolcunun terli formasında gizlidir zafer. Trabzon’un gerçeği budur: Yürek varsa, imkân yolunu bulur. Ve bugün o yürek, parkede atıyor.

R.A.: BASKET