Sizi bilmem ama ben son 3-4 senedir muhteşem bir cevher buldum. Aslında 40 senedir aramızda ama ben son seneler onunla çalışıp onun içindeki hazzı tanıdıktan sonra ne yalan söyleyeyim, bağımlısı oldum.
Evet, bu kişi kanun sanatçısı şef Özdemir Hafızoğlu.
Bestekâr, müzikolog, araştırmacı yazar, emekli bir öğretim görevlisi…
Şuan Trabzon Liselerinden Yetişenler Derneği (TLYD) Türk Sanat Müziği Korosu şefi, aynı zamanda Akçaabat Kültür, Sanat ve Müzik Derneği’nin de Türk Sanat Müziği Korosu şefi.
Yüzlerce eseri var TRT arşivinde, yüzlerce eseri radyolarda solistlerin, saz üstatlarının nağmelerinde. Geçen hafta TLYD’nin muhteşem konserinde bir eserini seslendirdi koro. “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Evet, bildiğiniz gibi bu sözler Kanuni Sultan Süleyman’a ait. Bu sözleri kanuni Özdemir Hafızoğlu bestelemiş ve TRT repertuvarına da girebilecek bir eser haline getirmiş.

Onlarca ödüllü bu sanatçıya sahip olduğu için Trabzon bence sevinmeli ve değer vermeli.
Veriliyor mu?
Ortahisar Belediyesi 2024 Eylül ayındaki “Türk Sanat Müziğine Değer Katanlar” etkinliği yapıp bestekâr Özdemir Hafızoğlu’nu görmezden geliyorsa, diyorum ki HAYIR.
Ama biliyorum ki, Özdemir Hafızoğlu sadece bizim için değil, Türkiye için bir değerdir.
Biz onu seviyoruz, iyi ki varsın Hocam…
GÜLE GÜLE 2025…
Bugün son günümüz, “bunu da atlattık” dediğimiz bir yıl oldu 2025.
Eskiden yeni yıl geleceği zaman, bir heyecanlanırdım bir heyecanlanırdım sormayın. Kötü bir yıl oldu 2025, klasik olacak ama 2024 daha iyi idi. Hatta yangın, deprem, savaş, kadın ve çocuk cinayetleri, ekonomik buhran, yağmursuz yaz, tarımda çöküş, tutuklamalar, kara para ve uyuşturucu, hak hukuk yeme, İsrail zulmü, faiz ve enflasyon ne arasan vardı 2025’de.

Her yıl bir öncekinden daha kötü oluyor farkında iseniz. Allah bundan kötüsünü göstermesin diyoruz. Ama yine de;
Nefes alıyorsak,
Ruh sağlığımızı (kısmen) koruyorsak,
Haksızlığa sessiz kalmanın suç olduğunu görüp konuşabiliyor/yazabiliyorsak,
Ve hala umut edebiliyorsak,
2025 bizi yenememiş demektir arkadaşlar.
Haydi, toparlanın 2026’ya giriyoruz…
TRABZON’DA AĞRI PATNOS AĞIRLIĞI…
Yıllar önce Meydan’ın (İskenderpaşa) Muhtarıyım ve Trabzon Muhtarlar Derneği Başkanıyım.
Emniyetten bir soruşturma için bilgime başvurulacak, çağırdılar gittim. Meydan da bir tercümanlık ofisi vasıtası ile Trabzon Köy Muhtarları ile irtibat kurmuşlar, Rus bayanlara nikâh akdi gerçekleştirip onların Türk vatandaşı olmalarını sağlıyorlar.
Köy muhtarlarının mahalle muhtarlarından ayrı bir özelliği vardı, büyükşehir olmadan önce. Köy muhtarı evlendirme yapabiliyordu, doğumlarda ve ölümlerde kayıt yapma imkânları vardı. Toplamışlar, özellikle Araklı’dan üç-beş muhtar ve eklemişler bizim merkeze bağlı köy muhtarlarını da içine nikâh akdi yapıyorlar. Ama bir komedi durum var, Rus bayanlar masanın bir ucunda ama evlenecek erkek yok! Onun yerine nüfus kâğıdı var. Şak şak iş bitiyor muhtarlarda. Rus bayanlara anında Türk nüfus cüzdanı çıkıyor.

Şimdi diyeceksiniz ki, tamam Rus bayanları anladık da masadaki nüfus kâğıtları nereden?
Ağrı Patnos’dan tümü…
Üç bin dolar veriyor Rus bayan, bin dolar muhtar alıyor, bin dolar aracı büro, bin dolarda Ağrı Patnos’a uçuyor. Meydan civarında özellikle yazın seyyar boyacı çocuklar dolaşır ve bu benim dikkatimi çekerdi. Asla birine dokunamazsın, asla birine kötü söz söyleyemezsin hemen bir yığın insan başına toplanır. Bu çocuklarında başı işte bu Patnos çetesi, Trabzonlu muhtarların ikamet verdiği ve evlendirdiği Ağrı Patnoslu hemşerilerimiz.
Eşleri burada olan Ağrılı kardeşlerimiz artık aramızda, ne de olmasa damat tarafı.
Zamanın boşluklarını bu arkadaşlar dolduruyor, eser sizin o nikâhları kıyan ve yargılanıp ceza almayan muhtarlar. Eserinizle övünebilirsiniz…
GAZZE’DE ZULÜM VARKEN BEN YILBAŞI KUTLAMAM…
Valla bana artık gına geliyor bazı kesimlerdeki Filistin hassasiyeti.
Mesela Yemen’de, Fas’da, Mısır’da, Libya’da çocuklar ölürken niye oluşmuyor bu hassasiyet? Ya da Gazze’de çocukları öldüren yapı ile ticaret yapmaktan çekinmeyen bir siyasi oluşumda bu hassasiyet nasıl oluşuyor? Veya nasıl oluyor da 364 gün İsrail ile ticaret yapıyorsun ama 1 Ocak’ta Gazze yürüyüşünü yapıyorsun…
Siz değil miydiniz 23 Nisan’da Kutlu Doğum Haftası kutlaması yapan, sonra ne oldu? Aranız bozuldu, millet rahatça 23 Nisan kutlamaya devam etti…

Siz bu aziz milletin; Ekonomisini aldınız, gelecek ümitlerini aldınız, protesto hakkını aldınız, yeşili aldınız, doğayı aldınız, gölünü denizini koyunu aldınız, temiz suyunu aldınız, meyvesini sebzesini elinden aldınız, protein kaynaklarını aldınız, evini aldınız, ev alma hayalini aldınız, şarkısını türküsünü aldınız, konserlerini bahar şenliklerini aldınız, tiyatrolarını aldınız, TV kanallarından sevdiği programları aldınız, radyo programlarını aldınız…
Bırakında 365 gün içinde sadece 1 kez keyifli bir akşam geçirelim.
220 KİLO ALTINI ELDEN ALMAK!
MASAK raporları doğrultusunda gözaltına alınan GS idarecisi Erden Timur’a savcı soruyor, o da “eş dosttan ve babamdan yaklaşık 220 kilo elden altın aldım” diyor. (ifade tutanakları)
Bana oldukça inandırıcı geldi arkadaşlar, 220 kilo altın altı üstü 820 milyon lira falan tutuyor inandım ben.
Ya arkadaş, 220 kilo altın ne? Bu nasıl bir kayıtsız para? Biz üç gram altını bozdurup banka hesabına koyarken çekiniyoruz siz nasıl bir cesaret altındasınız ki bu kadar ekran önünde bunlara kalkışıyorsunuz?

Ne babalar var ayrıca arkadaş, ne babalar…
Ben babamdan para istediğimde “pantolonumu getir” derdi, sevinirdim ben de para verecek diye. Adam pantolonunu giyer evden çıkardı.
Kimi babalar da elden 220 kilo altın veriyor, borç.
Vay be, ne günlere kaldık…