Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadelesi, sadece dağlarda verilen silahlı operasyonlarla değil, aynı zamanda kamu görevlilerinin sergilediği ilkeli duruşlarla da yürütülmüştür.
Devletin üniformasını, cübbesini, makamını taşıyan her bir kişi, yalnızca yasaları değil; aynı zamanda bu milletin vicdanını, hafızasını ve şehitlerinin hatırasını da temsil etmiştir.
Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu’nun yaptığı da tam olarak budur.
Şehit kanlarıyla yazılmış bir milletin vakarını, hukukun sınırları içinde korumuştur.
PKK denen eli kanlı terör örgütü, bu ülkenin binlerce evladını katletmiş, anaları ağlatmış, ocaklara ateş düşürmüştür.
Bugün aslında pes ettirilip, ismini feshetmiş gibi görünse de yöntemleri, amacı, zihniyeti aynı olan bu yapının mensupları için anma programı düzenlenmek istenmesi başlı başına bir provokasyondur.
Daha vahimi ise; devletin valisinin açıkça karşı çıktığı, hukuki ve vicdani gerekçelerle izin vermediği bu etkinliğin, “yukarıdan gelen bir telefonla” onay almasıdır.
İşte burada bir kırılma yaşanmıştır.
Vali Tekbıyıkoğlu, aldığı kararın arkasında durarak “Beni buradan alın, artık burada işim yok” demiştir. Görev yaptığı kentin güvenliği ve halkın huzuru için gösterdiği çabanın, masa başı bir müdahaleyle boşa düşürülmesini içine sindirmemiştir.
Bu bir isyan değildir; bu, devleti küçük düşüren uygulamalara karşı bir devlet adamının gösterdiği vakur bir duruştur.
Herkes koltuğuna sıkı sıkıya tutunurken, o “Benim onurum koltuktan önce gelir” diyerek istifasını sunmuştur.
İşte bu, örnek alınması gereken bir tavırdır.
Kim olursa olsun, hangi makamda bulunursa bulunsun; bir teröristin, özellikle de örgüt kurucularının hatırasını yaşatmak gibi bir faaliyet, bu devletin sınırları içinde meşru gösterilemez.
Bu tarz etkinliklere göz yuman ya da sessiz kalan her kim olursa olsun, bu milletin vicdanında mahkûm olur.
Ancak Sayın Vali Tekbıyıkoğlu, bu sürece boyun eğmemiştir.
“Devlet adamlığı” budur işte.
Kararını verir, bedeli ne olursa olsun arkasında durur.
Bu millet, vatanı için canını veren şehitlerini unutmaz, unutamaz.
Aynı şekilde, devletin bekasına yönelen tehditlere karşı dimdik duran kamu görevlilerini de unutmaz, unutmamalı.
Bülent Tekbıyıkoğlu’nun gösterdiği bu tavır, sadece bir bireysel tercih değil; bir devlet refleksi, bir millet duruşudur.
Bugün değilse bile yarın;
Bu davranış, tarih sayfalarında onurlu bir satır olarak yerini alacaktır.
Devletin kılcal damarlarına kadar sızmaya çalışan yapılarla mücadele yalnızca güvenlik kuvvetlerinin işi değildir.
Bürokratından hâkimine, öğretmeninden muhtarına kadar herkesin bir irade ortaya koyması gerekir. Sayın Tekbıyıkoğlu, bu iradeyi açıkça sergilemiştir.
Sonuç olarak şunu açıkça söylemek gerekir,
Evet, biz de olsak aynısını yapardık, hepimiz aynı tavrı gösterirdik.
Her devlet adamı da yapmalı.
Bu ülkenin şehitlerine saygı, ancak böyle gösterilir.
Onlarca yıldır süren terörle mücadelede şehit düşen Mehmetçiklerimizin, polislerimizin, korucularımızın ruhu işte böyle huzur bulur, böyle şâd olur.