Her şey İsrail’in Filistin’e saldırmasıyla başladı. Tüm dünyanın gözü önünde Filistin’de yaptığı katliamlarla adeta kan kusan ancak seyirci kalınan İsrail, İran’ı da savaşın içerisine çekerek dünya savaşı başlatma hainliği günbegün gerçekleşiyor.

Müslüman çocukları öldüren, Filistin’i ateş topuna çeviren İsrail ve arkasındaki Amerika, en çok çekindikleri ülke İran’a saldırma hainlikleri sürüyor.

İsrail, bir taraftan Filistin’de Müslüman kanı akıtmaya devam ederken diğer taraftan da İran’ı ateşe çekmek için Suriye konsolosluğuna saldırıp 8 askerinin öldürülmesi hain planlarının bir parçasıydı.

Konsolosluk saldırısına karşı İran, 300 füzesini İsrail’e yollamış ve bu gerginlik karşılıklı füze saldırısına kadar gidip kısmen durulmuştu.

İsrail ve Amerika’nın İran’a karşı düşmanlığını tarih boyunca olduğu gibi ne yazık ki bugün de sürdürmeye devam ediyor.

10 yıl süren İran-Irak savaşından tutun da Kasım Süleymani’nin öldürülmesine, iç savaş çıkarma girişimine kadar devam eden süreç ne acıdır ki İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin bir suikasta öldürülmesine kadar gitti. 

İbrahim Reisi’nin hayatını kaybetmesi sıradan bir kaza değildir.

Bu bir helikopter kazası asla değildir.

Bu bir suikasttır.

Aslında en büyük endişem odur ki İran’a yapılan son füze saldırısında, füzelerin fırlatıldığı İran’ın içerisinde birilerinin Amerika ile işbirliği içerisinde olmaları korkusudur.

Amerika’nın hainliğini geçmişte Irak’lı işbirlikçileriyle Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’i ipe götürmesinden de hatırlıyoruz, Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin linç edilmesini de, Mısır Devlet Başkanı Muhammet Mursi’de de görmüştük.

Umarım İran’da, Irak ve Libya’da yaşanan liderlerini satma hainliği ve kalleşliğinin olmamasıdır.

Korkum o ki İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi de içerdeki hainlerin satmamasıdır.

Aslında sorulacak o kadar soru var ki,

Gelişmeleri büyük üzüntüyle takip ediyoruz.

Amerika ve İsrail’in suikastın ucunda olan bir Cumhurbaşkanının, 1979 model Amerikan helikopteri ile uçmasına izin verilmesinden tutun da kötü hava koşullarında havalanmasına kadar

Üç helikopterden ikisinin güvenli bir şekilde iniş yapmasının yanında Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin içinde bulunduğu ve 9 kişiye mezar olan helikopterin nasıl düştüğüdür.

O iki helikopter ile birbirleriyle bağlantının nasıl kesildiği ve nerede düştüğünün belirlememesi aslında Muhsin Yazıcıoğlu suikastını da hatırlattı bize.

İran, kendi liderini neden kazadan 4 saat sonra aramaya başladı.

Bir sürü şaibeli şeyler

İran içinde üreyen kendi Fetö’sünü temizlemelidir.

Türkiye, Azerbaycan, Rusya ve Çin ile iyi ilişkiler kuran Iran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin öldürülmesine neden olan o kara kutular bulunup çıkarılmalı.

Yığınla sorular cevap bekliyor.

Türkiye’den kalkan Bayraktar Akıncı TİHA’nın birkaç saat içerisinde İbrahim Reisi ve 8 kişinin hayatını kaybettiği kaza yerini tespit etmesi, İran’lı yetkililere bildirmesi ise Türkiye’nin gurur vesilesi olmuştur.

Bu başarı Türkiye'nin, bu gurur Türk çocuklarınındır. Bunun altındaki imza Selçuk Bayraktar ve arkadaşlarınındır.

Özdemir Bayraktar ile değerli evlatları Hakan ve Selçuk Bayraktar ile bir kez daha gurur duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Başta Amerika ve İsrail olmak üzere tüm dünya bir kez daha Türkiye’nin gücünü görmüştür.

Akıncı TİHA’nın arama ve tarama çalışmalarını televizyonlardan izledim, adeta iğne deliğine düşen helikopteri tereyağından kıl çeker gibi bulup çıkardı.

Havacılık tarihinde büyük bir olay+               +++     

Allah onlardan razı olsun.

Özdemir Bayraktar, Hakan ve Selçuk Bayraktan Allah sizden binlerce kez razı olsun.

Çok üzüldüm

İnanın kendi devlet adamımızı kaybetmiş kadar üzüldüm.

Bu suikast Muhsin Yazıcıoğlu suikastının aynısıdır.

İran kendi içindeki FETÖ’yü bulup çıkarmalı, temizlemeli     

Evet, komşumuzda yas var yanlarında olmalıyız,

Dost ve kardeş İran halkının acısını derinden paylaşıyor sabır ve başsağlığı diliyorum.