Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK), Trabzonspor Sportif A.Ş.’nin 6 milyar 400 milyon TL’lik bedelli sermaye artırımı talebini onaylaması, sadece bir ekonomik karar değil, aynı zamanda Türk futbolunun içinde bulunduğu çıkmazın dramatik ifadesi olarak okunmalı. Bu onayla birlikte bordo-mavili kulüp, son 1.5 yılda tam üçüncü kez bedelli sermaye artırımına gitmiş oldu. Üstelik bu durum borsa tarihinde ilk kez yaşanıyor. Peki, gerçekten tarihe geçen ne?

RAKAMLARIN ÖTESİNDEKİ HİKÂYE

Şirketin sermayesi önce %85.33 oranında azaltılarak 1.1 milyar TL’ye indiriliyor, ardından %581.81 oranında artırılarak 7.5 milyar TL’ye çıkarılıyor. Bu işlemler teknik olarak “finansal mühendislik” gibi görünse de, aslında “mali yoğun bakım” tablosundan ibaret. Kulübün bu derece sık aralıklarla bedelli sermaye artırımı yapması, sportif başarıdan ziyade ayakta kalma mücadelesine odaklandığını gösteriyor.

BU BİR BAŞARI MI, ALARM MI?

Bazıları bu süreci “başarı” olarak lanse edebilir: “Trabzonspor yatırımcıdan güven oyu aldı”, “Borsa tarihinde bir ilk” gibi manşetler, kulağa hoş gelebilir. Ancak bu art arda yapılan sermaye artırımları, kulübün kendi gelirleriyle borçlarını çeviremediğinin, sürdürülebilir mali yapıdan uzaklaştığının açık göstergesidir.

Üstelik bu artışlar, sadece geçmiş borçları kapatmak için yapıldığına göre, geleceğe dair planlama eksikliği ve yapısal reform ihtiyacı daha da görünür hale gelmiş demektir. Zira borcu sermayeye çevirmek kısa vadede rahatlatır, fakat aynı model sürdükçe yeni krizlerin zeminini hazırlar.

SERMAYE ARTIRIMI İLE KURTULUŞ MÜMKÜN MÜ?

Sermaye artırımları geçici nefes aldırabilir ama tek başına çözüm değildir. Trabzonspor’un mevcut ekonomik dar boğazı, yanlış transfer politikaları, yüksek maaş yükü ve Avrupa gelirlerinden mahrum kalma gibi kronikleşmiş sorunların sonucudur. Eğer bu kaynaklar tekrar yanlış kadrolara, şeffaflıktan uzak yönetim tercihlerine aktarılırsa, aynı kısır döngü devam edecektir.

TARİH YAZMAK MI, DERS ÇIKARMAK MI?

Evet, Trabzonspor borsa tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Ancak bu bir başarı hikâyesi mi, yoksa “Türk futbolunun finansal çöküşünün sembolü” mü, karar vermek için zaman gerekecek. Bu gelişme, yalnızca Trabzonspor’un değil, tüm futbol kulüplerinin mali yapılarının nasıl kırılganlaştığını gözler önüne seriyor.

Bu nedenle “tarihe geçen ilk” olmakla övünmek yerine, bu kararın neden alındığını ve bundan sonra nasıl yol izleneceğini sorgulamak daha sağlıklı bir refleks olacaktır. Çünkü tarihe geçmek bir başarı olabilir, ama ders çıkarmamak geleceğin en büyük hatasıdır.