Türkiye, sporda aynı anda iki farklı tabloyu yaşıyor. Bir yanda kadın voleybol milli takımının dünya çapındaki parlak zaferleri, erkeklerin fark edilir yükselişleri ve Basketbol Milli Takımı’nın Avrupa devleriyle kafa kafaya mücadelesi... Diğer yanda ise, milyonların sevgilisi olmasına rağmen futbolun bitmeyen kısır döngüsü.
YATIRIMIN KARŞILIĞI
Voleybol ve basketbolun ortak paydası; planlı yatırım ve istikrarlı yönetim. Kulüpler altyapıya kaynak ayırdı, federasyonlar gençleri sistematik biçimde uluslararası turnuvalara gönderdi. Oyuncularımız küçük yaşta İtalya’da, İspanya’da, Amerika’da oynayarak yalnızca yetenek değil, özgüven de kazandılar.
Bugün sahaya çıkan kadın voleybolcular yalnızca smaç vuran genç kızlar değil; aynı zamanda profesyonel birer dünya vatandaşı. Erkek basketbolcularımız, EuroLeague’de ve NBA’de parkeye adım attığında sadece kendilerini değil, milli formanın geleceğini de güçlendirdiler.
HESAPSIZLIK VE ÇIKAR SARMALI
Futbol ise aynı yolu yürüyemedi. Çünkü futbolda altyapı bir vitrin, yatırım değil. Genç oyunculara sabır gösterilmedi; kulüpler günü kurtarmak için yıldız eskilerine milyonlar döktü. Yönetimlerde akıl yerine siyaset, proje yerine kişisel çıkar öne geçti. Sonuç ortada: Milyar dolarların döndüğü ligimizde hâlâ modern antrenman kültürü oturmadı. Futbolcularımız Avrupa’ya gittiğinde ya kulübede çürüdü ya da geri dönüp “yerli yıldız” etiketiyle şişirildi.
ALINACAK ORTAK DERS
Basketbol ve voleybol bize şunu kanıtladı: Plan, sabır ve vizyon olmadan başarı gelmiyor. Federasyonların uzun vadeli stratejileri, kulüplerin altyapıdan oyuncu çıkarma ısrarı ve yabancı koçlarla teknik aklı ülkeye taşıma cesareti; voleybolu ve basketbolu Avrupa’nın en üst ligine çıkardı.
Futbol ise hâlâ kendi içine kapanmış bir çıkar ağında debeleniyor. Tribünde milyonların sesi var ama masada onların vizyonu yok. Eğer Türk futbolu gerçekten ayağa kalkmak istiyorsa, artık voleyboldan ve basketboldan ders almak zorunda. Çünkü bu ülkenin gençleri potada ve filede dünyayı dize getirebiliyorsa, çim sahada da bunu yapabilir. Yeter ki futbolu yönetenler günü kurtarmak yerine geleceği kurmayı öğrensin.